Ana içeriğe atla

14.2 aşikar hipotiroidizm ve kardiyovaskuler hastalıklar

14.2 aşikar hipotiroidizm ve kardiyovaskuler hastalıklar

tedavi edilmeyen aşikar hipotiroidi önemli kardiak etkileri indüklemektedir; taşikardi, egzersiz intoleransı, egzersiz dipnesi, nabız basıncında genişleme, ve atrial fibrilasyon gibi [63]. son verilere göre aşikar hipotiroidi tedavi edilerek tiroid fonksiyon testleri normale gelse bile bu yaygın etkiler geridönüşümlü değildir, ama onun yerine çalışma deneklerinin altta yatan sağlık durumuna bağlıdır [64]. aşikar hipotiroidi belirlendiğinde hemen tedavi edilmelidir.
Ancak, subklinik hipertiroidi yönetimi klavuzunun gerekliliği devam etmektedir.

14.5 subklinik hipertiroidi
subklinik hipertiroidi düşük TSH ile normal serbest tiroksin düzeyleri şeklinde tanımlanmaktadır, ve toplam populasyonu % 1-6 oranında etkilemektedir [1, 4, 6, 59, 65], iyot eksikliği olan bölgelerde prevalansı 11% kadar yüksektir [66].
subklinik hipertiroidi ile aşikar hipertiroidinin kardiovaskuler etkileri paralel görünmektedir, fakat şiddetinde ve sıklığında azalma vardır. subklinik hipertiroidinin en önemli kardiovaskuler riski atrial fibrilasyondur, aşağıda özetlendiği gibi bir çok çalışmada gösterilmiştir. Ayrıca, subklinik hipertiroidili bireylerin CHD ve kardiovaskuler mortalitesi bir çok çalışmada incelenmiştir.

14.5.1 Subklinik Hipertiroidi ve atriyal fibrilasyon

1994 yılında Sawin ve ark. Framingham kalp çalışması verilerinin kullanarak , ötiroid grubuyla karşılaştırıldığında subklinik hipertiroidili deneklerde atrial fibrilasyon riskinin arttığını rapor etmişlerdir [67].
TSH değeri 0.1 mU/l veya daha düşük olan bireyler tiroid hormon tedavisi almamış ve atrial fibrilasyonun düzeltilmiş relatif riski 3.8 (95% CI 1.7–8.3) bulundu, ve TSH değerleri 0.1-0.4 mU/l arasında olanların düzeltilmiş relatif riski 1.6 (95% CI 1.0–2.5) bulundu. 0.1–0.4 mU/l grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmaması , endojen hafif subklinik hipertiroidinin riski hakkında şüphelere yol açmaktadır, bunlarda TSH düzeyi 0.1 mU/l altında olması daha yagındı. Ayrıca, yükselmiş tiroksin seviyeli bireyler aşikar hipertiroidi olduklarını göstermektedir, ve TSH değerleri 0.1 mU/l ve altı şeklinde katogoriye ayrılırlar, subklinik hipertiroidinin etkilerinin abartılmasına yol açabilmektedir .
Cappola ark. nın kardiovaskuler sağlık çalışması verilerinden yaptıkları bir analiz de, tiroksin düzeyleri yükselmiş olan denekler dışlandı, ve subklinik hipertiroidililerde ayrıca artmış atrial fibrilasyon riski olduğu gösterilmiştir (HR 1.98; 95% CI 1.29–3.03) [4]. Ayrıca, TSH düzeyi 0.1–0.44 mU/l olan subgrupun düzeltilmiş risk oranı 1.85 (95% CI 1.1–3.0), bu grupta istatiksel olarak anlamlı artış olduğunu göstermiştir. TSH nın 0.1 mU/l den düşük olduğu ve subklinik hipertiroidili yedi bireyde yapılan analiz denek sayısı yetersiz olduğu için yayınlanmadı, fakat Fig. 14.1 de gösterilmiştir, burda subklinik hipertiroidi ve atrial fibrilasyon riskinin derecesi ile doz-cevap ilişkisini göstermek için yapılmıştır.
bu çalışmaların her ikisi de 65 yaş ve üzerindeki kişilerle yürütülmüştür. 45 yaş ve üzerindeki insanlarda yapılan kesitsel çalışma genç populasyonuda atrial fibrilasyon prevalansında artış olduğunu desteklektedir ve bu kişiler tiroid fonksiyon testi için sadece bir kuruma sevk edilmişti [68]. 65 yaş ve üzerindeki insanlarla yapılan bir diğer kesitsel çalışma subklinik hipertiroidili olanların atrial fibrilasyon prevalansı daha yüksek olduğunu doğrulamıştır [59]. İlginçtir, ötiroid aralığındaki TSH düzeyinde olan deneklerin analizi sınırlıdır, normal olarak kabul edilen TSH seviyeleri olsa bile serbest T4 seviyelerindeki artış atrial fibrilasyonla ilişkisi bağımsızdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...