14.3 subklinik hipotiroidi
Subklinik hipotiroidi, TSH seviyelerinde yükselmeyle birlikte normal serbest tiroksin seviyeleri şeklinde tanımlanmaktadır, göreceli olarak yaygın durumdur, genel populasyonun % 4 -20 'ni etkilemektedir [1, 4–7] . örnek populasyondaki yaş artışıyla birlikte prevalansı artma eğilimindedir, yaşlılarda %10-20 oran aralığında değişmektedir [4, 5, 7–9].
subklinik hipotiroidideki hafif tiroid anormalilerin kardiovaskuler etkileri bilinmemektedir. subklinik hipotiroidizm bir çok mekanizmayla kardiovaskuler hastalık riskini artırabilmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi, ötiroid hastalarla karşılaştırıldığında aterosklerozun aşikar hipotiroidizmli hastalarda daha şiddetli olduğu otopsi çalışmalarıyla belgelenmiştir [2], ve artmış ateroskleroz subklinik hipotiroidizmli hastalarda işaretleyici markırlarla ölçülerek gösterilmiştir [10].
bu hastalarda lipid profilindeki değişimler; özellikle total kolesterolde ve düşük dansiteli lipoprotein (LDL) seviyelerinde yükselmeler, potansiyel geri dönüşümlü kardiovaskuler risk olarak görülmektedir [10–12].
arterial serlik, ve brakial arter reaktivitesi, C-reaktif protein(CRP) gibi kardiovaskuler risk için yeni biyomarkır ve işaretleyici markırlar ötiroid populasyonla karşılaştırıldığında subklinik hipotiroidizmli hastalarda değişebilmektedir [13, 14].
kariovaskuler hastalıkların insidansı ve prevalansında artışını subklinik hipotiroidizm ile birlikteliği gözlenmiştir; ancak bu sonuçlar çalışmalar arasında heterojendir.
Ayrıca, girişimsel çalışmalar TSH için normal aralığını düzeltmeyi amaçlamıştı , ayrıca bu tedavinin kardiyovasküler yararları konusunda çelişkili kanıt ortaya koymuştur. bu çalışmalardaki görünen çelişkili verileri nasıl bağdaştıracağız? gözlemsel çalışmaların son metaanalizleri, TSH yükselme seviyelerinin ve hastanın yaşıyla ilişkili olduğunu düşündürmektedir [15, 16].
Böylece, kardiyovasküler risk tüm yaşlarda ve subklinik hipotiroidizm dereceleri arasında aynı olabilmektedir . Bunun yerine, bu analizler levotiroksin tedavisinin en çok yarar sağladığı bir subklinik hipotiroidili hastalardan oluşan alt populasyon olduğunu düşündürmektedir.
Subklinik hipotiroidi, TSH seviyelerinde yükselmeyle birlikte normal serbest tiroksin seviyeleri şeklinde tanımlanmaktadır, göreceli olarak yaygın durumdur, genel populasyonun % 4 -20 'ni etkilemektedir [1, 4–7] . örnek populasyondaki yaş artışıyla birlikte prevalansı artma eğilimindedir, yaşlılarda %10-20 oran aralığında değişmektedir [4, 5, 7–9].
subklinik hipotiroidideki hafif tiroid anormalilerin kardiovaskuler etkileri bilinmemektedir. subklinik hipotiroidizm bir çok mekanizmayla kardiovaskuler hastalık riskini artırabilmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi, ötiroid hastalarla karşılaştırıldığında aterosklerozun aşikar hipotiroidizmli hastalarda daha şiddetli olduğu otopsi çalışmalarıyla belgelenmiştir [2], ve artmış ateroskleroz subklinik hipotiroidizmli hastalarda işaretleyici markırlarla ölçülerek gösterilmiştir [10].
bu hastalarda lipid profilindeki değişimler; özellikle total kolesterolde ve düşük dansiteli lipoprotein (LDL) seviyelerinde yükselmeler, potansiyel geri dönüşümlü kardiovaskuler risk olarak görülmektedir [10–12].
arterial serlik, ve brakial arter reaktivitesi, C-reaktif protein(CRP) gibi kardiovaskuler risk için yeni biyomarkır ve işaretleyici markırlar ötiroid populasyonla karşılaştırıldığında subklinik hipotiroidizmli hastalarda değişebilmektedir [13, 14].
kariovaskuler hastalıkların insidansı ve prevalansında artışını subklinik hipotiroidizm ile birlikteliği gözlenmiştir; ancak bu sonuçlar çalışmalar arasında heterojendir.
Ayrıca, girişimsel çalışmalar TSH için normal aralığını düzeltmeyi amaçlamıştı , ayrıca bu tedavinin kardiyovasküler yararları konusunda çelişkili kanıt ortaya koymuştur. bu çalışmalardaki görünen çelişkili verileri nasıl bağdaştıracağız? gözlemsel çalışmaların son metaanalizleri, TSH yükselme seviyelerinin ve hastanın yaşıyla ilişkili olduğunu düşündürmektedir [15, 16].
Böylece, kardiyovasküler risk tüm yaşlarda ve subklinik hipotiroidizm dereceleri arasında aynı olabilmektedir . Bunun yerine, bu analizler levotiroksin tedavisinin en çok yarar sağladığı bir subklinik hipotiroidili hastalardan oluşan alt populasyon olduğunu düşündürmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder