Ana içeriğe atla

4.2 Kanıta dayalı Bulgular

4.2 Kanıta dayalı Bulgular
tirotoksikoz sistemik vaskuler resistansta %50 azalmayla ilişkili olabilir, ve serbest T3 (fT3) kültür ortamında vaskuler düz kas hücrelerinin hızlı gevşeme neden olmaktadır. vaskuler düz kasların direncinden dolayı sistemik vaskuler rezistansı primer olarak arterioller belirler, fT3 kardiak output ve kan basıncında değişikler yaparak , vaskuler resistansı direkt olarak regüle edebilmektedir. tirotoksik için feniefrin uygulandıktan sonra kardiak outputta önemli bir azalma olmuştur fakat normal bulgular kaydedilmedi.
kardiak outputtaki yükselişi farmakolojik ajanlarla engellemeye çalışmak , tirotoksikozdaki sistemik vaskuler rezistansdaki uyumu geriye döndürerek perifreral dokularda hipertiroizmin kardiyovaskuler yanıtının artırma olasılığı vardır. tirotoksikoz periferde oksijen tüketimini ve metabolik ihtiyacı bariz biçimde artırmaktadır, böylece kalbin pompa gücünün ve kan akımının artmasını gerektirmektedir. tirotoksik hayvanlarda arterial rezistans azalmakta ve venöz tonus artmaktadır,bundan dolayı kanın kalbe dönüşünü artmasına neden olmaktadır. tirotoksik hayvanlarda venöz komplians ve kan volumü üzerine fT3 ün etkisi ortalama circulatuar dolum basıncında artma ,kan volümünde değişiklik olmaması ve venöz kompliansta azalma şeklindedir. oysa hipotirotiroid hayvanlar da ortalama circulatuar dolum basıncında ve kan volümünde azalma ve venoz kompliansta değişim olmadığı gösterilmiştir.
fT3 ün bu periferik hemodinamik etkisi kardiak kontraksiyonda bariz bir artışa katkıda bulunmaktadır.
heterotrofik kardiak izograflar kullanılarak yapılan çalışmalar ; proteni sentezininde fT3 ile indüklenmiş farklılaşmalar ve kardiak yüke sekonder gelişen değişimler primer olarak kardiak büyümeyle sonuçlandığını göstermektedir. Buna karşılık, T3-indüklenmiş miyozin izoenzim predominansı ; in situ kalp ve heterotopik izograftta eşit derecede oluşmaktadır. Böylece, T3-bağlı hemodinamik etkilerin periferden orjin alması total protein sentezinin artmasına ve kardiak hipertrofiyi etkileyebilmektedir [1-5].

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...