Ana içeriğe atla

4.3 Hipotiroidide Hemodinami

4.3 Hipotiroidide Hemodinami
hipotroidizmdeki hemodinamik değişikliklerin patofizyolojik temeli tartışılan tirotoksik kalbin tam tersi şeklindedir.
tiroid hormonların kardiak miyositler üzerine direk etkisinin azalmasına ek olarak, indirekt olarak periferde oksijen tüketiminde azalma ve hemodinamik parametrelerde değişiklikler oluşmaktadır (örn. arterial rezistansta artış). Buna ek olarak, hipotiroid hastalarda sempatoadrenal sistem sensivitesinde azalmanın rolü olabilmektedir ama henüz kanıtlanamamıştır. hipotiroidizmli hayvanlardan elde edilen kardiak papiller kaslar kuvvet-hız eğrisinde bir çökme ve gerginlik oluşmasında azalma olduğu gösterilmekte ve buda önemli kasılma anormalliklerinin işaret etmektedir. tüm bu anormallikler tiroid hormonu verilmesiyle normale döner. Miksödem düşük kardiak indeks, strok volümde azalma, vaskuler volümde azalma, ve sistemik vaskuler rezistansta artma ile karakterizedir. Miksödemde total kan hacminde azalma ve bazal metabolik hız fonksiyonunda değişimler olmaktatır. glomerüler filtrasyonu ölçtüğümüzde renal perfüzyonun azalmış olduğu görülmektedir. .
sodyum atılımı normal olmasına karşın , serbest su klirensi bozulmakta ve hiponatremiye neden olmaktadır..
miksödem de total vücut albuminin dağılımı genişlemiştir, birçok bücut boşluğunda yüksek proteinli effüzyon gelişmektedir [8–11].
Tiroid fonksiyon bozukluğu kan basıncını değiştirir.
tirotoksikoz ortalama arterial basıncanı minumum etkilemektedir, çünkü strok volümde ki artış sistolik kan basıncında artış oluşturmakta bu da , periferal vasodilatasyondan dolayı gelişen diastolik kan basıncında düşmeyle dengelenmektedir. hipotiroid populasyonda hipertansiyon gelişme tahminleri değişkenlik göstermektedir. Ancak, bir çok çalışmada hipertansiyon insidansında artmış olduğu gerçegi gösterilmiştir. Bu nedenle, tiroid hormon değerleri normale gelinceye kadar hipertansiyon tedavisinin ertelenmesi önemlidir..
hipotiroidizmde ki hipertansiyonun düşük renin düzeyli hipertansiyon olduğu görülmektedir, hipertansiyonun gelişimdeki temel patofizyolojik nedeni periferal sistemik vaskuler rezistanstır. Tersine, miksödemde diastolik kan basıncındaki artışla ilişkilidir..
tirotoksik hastalarda aşırı tedavi yapılmasıyla sonuçlanan miksödem diastolik kan basıncında artışla ilişkilidir ve tiroid fonksiyonları normale geldiğinde geridönüşümlü olabilmektedir. 688 hipertansif hastanın %3,6 sında hipotiroidizm bulunmuştur, ve bu grupta diastolik basıç yeterli T4 replanmanından sonra büyük orandadüşmüştür, buda neden sonuç ilişkisini düşündürmektedir. bu tür hipertansiyonda renin anjiotensin ve aldesteron minor rol almaktadır. Son olarak, son zamanlarda, deneysel hipotiroidizmli ratlarda kardiak anjiotensin II tip 1 ve 2 reseptör ekspresyonu artmış olduğu bulunmuştur [8, 12].

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

Tıbbi Makale ve Tez Yazım Kuralları

"tıbbi çeviri, makale çevirisi, tıbbi çeviri bürosu, makale tercüme, medikal çeviri, medikal tercüme, tıbbi tercüme.ingilizceden türkçeye çeviri. " Bilimsel araştırma, ancak yayınlandığında amacına ulaşır. Bilimsel çalışma ve deney, sonuçları ne kadar göz kamaştırıcı olursa olsun, tıbbi çeviri bu sonuçlar yayınlanıncaya kadar tamamlanmış sayılmaz. Bilim adamı yeteneğiyle, zekasıyla ve sempatikliği ile değil, yayınları ile değerlendirilir ve bilim arenasına çıkar. Bilimsel makaleler bilimsel prensiplere ve etik kurallara uygun olarak yapılan ve bilimsel formlarda yazılarak basılan çalışmalardır. Bu tıbbi bilimsel çalışma, öngörülen bir hipotez çerçevesinde yeterli gözlem ve deneye dayanılarak sonuca ulaştırılıp yazı haline getirilip tıbbi çeviri yayınlanırsa, tıbbi makale olarak adlandırılır. Tıbbi makale çeşitleri şunlardır: a. Tıbbi araştırma makalesi (klinik ve deneysel çalışmalar) b. Gözlem raporları (vaka takdimi) c. Derleme-tarama makalesi d. Ön rapor e. Editöre mektup e...