Ana içeriğe atla

Merkezi Sinir Sisteminin Savunma Mekanizması-online tıbbi makale çeviri

Merkezi Sinir Sisteminin Savunma Mekanizması-online tıbbi makale çeviri

Ciddi enfeksiyonlara da sebep olabilen mikroorganizmalar ile içiçe yaşamaktayız. Hatta, bunlarm bir kısmı normal şartlar içerisinde vücudumuzun çeşitli yerlerinde yaşamakta ve bir kısmın m yararları bulunmaktadır. Bu birliktelik bir ahenk ve denge içerisindedir. Bu dengenin mikroorganizmalar lehine bozulması sonucunda enfeksiyon meydana gelmektedir. Mikroorganizmalar ile aramızdaki bu dengenin devamlılığı bir takım savunma mekanizmaları ve engeller ile sürdürülebilmektedir. Merkezi sinir sistemi (MSS) mikroorganizmalara karşı çok iyi bir şekilde (deri, adale, kemik ve sıkı fibroz doku ile kuşatılmış ve vücudun derininde) korunmuştur. Enfeksiyon MSS'ye bir kaç yolla girebilmektedir: (I) MMS'ye penetre olan yaralanma veya ameliyatı takip eden doğrudan yerleşme, (2) orta kulak, sinüs ya da mastoid hava hücrelerindeki gibi bir komşu odaktaki enfeksiyondan kafa kemikleri ve menenksler yoluyla doğrudan yayılım, (3) hematojen yayılım. Bir odağa ulaşan bir bakteri grubunun enfeksiyon oluşturabilmesi bakteri grubunun miktarına, virulansına ve vücudun savunma gücüne bağlıdır. Enfektif organizmaların doğrudan bulaşmasının dışında kalan olgularda MSS'de enfeksiyonun gelişmesi doğal savunma mekanizmasının yetersizliğini gösterir. Çevrenin sürekli saldırıları altında olan canlılarda dış ajanlara karşı olan savunma, yaratılıştan olan bağışıklık ve kazanılmış bağışıklık olmak üzere iki düzeylidir. Yaratılıştan olan (doğal) bağışıklık, doğuştan vardır ve bir çok nonspesifık elemana sahiptir. Bu bağışıklık sistemi içerisinde, deri ve mukoz membranlar gibi fiziksel bariyerler, lizozim ve kompleman gibi enzimler, C-reaktif protein gibi akut-faz proteinleri, alfa ve beta interferonlardan oluşan eriyebilir faktörler, makrofaj, polimorf niiveli lökositler, eozinofiller ve doğal öldürücü hücreler bulunur. Kazanılmış bağışıklık sistemi, doğal olarak bağışıklık sistemi yetersiz kaldığında devreye girmektedir. Bu sistemi T ve B lenfositler ile antikorlar ve lenfokinler oluşturmaktadır.
Skalp
Skalp, kafayı dıştan saran deri, kas ve fasyadan oluşan özel bir yapıdır. Kraniyuma güvenlik sağlayan bu yapı estetik değeri olan 100 000 kadar da kıla sahiptir. Bakteriyolojik, fiziksel ve kimyasal ajanlara karşı ilk engeli oluşturan bu yapmrn kanlanması oldukça gelişmiştir. Eksternal karotid arterden gelen damarlar (a.temporalis süperfisyalis, a.aurikülaris posterior, a.oksipitalis) ve internal karotid (a.frontalis, a.supraorbitalis) ve bunlar arasındaki yaygın anastomozlar ile beslenir. Bu damarlar 'galea aponeurotica'da seyir gösterir. Galea'nm altında, perikraniyunuın üzerinde bulunan gevşek doku enfeksiyöz ve travmatik lezyonlarm sık yerleştikleri bir yerdir. Sinirlerini beşinci kraniyal ve servikal sinirlerin arka köklerinden alır. Nörovasküler yapıya paralel seyir gösteren lenfatik drenajı submandibular, süperfısyel parotid ve postauriküler lenf nodları aracılığı ile yüzeysel ve derin servikal lenfatiklere olur.
Kraniyum
Birbiriyle sıkı bir biçimde kenetlenmiş dokuz kemik tarafından bir mücevher kutusu gibi korunan MSS bu yönüyle benzersizdir. Kranyial kemikler iki kompakt ve arasında bir spongiyöz tabakadan oluşan üç katmanlı bir yapıya sahiptir. Hayatın ileri dönemlerine kadar hematopoezde rol alan kemik iliği bu spongiyöz tabakada da bulunmaktadır. Kraniyal kemiklere kan eksternal karotid arter aracılığıyla gelmekte, diploik venlerle dural venöz sinuslara ve bir kısmı bunların aracılığıyla, bir kısmı da v. fasiyalis, v. maksillaris, v. faringea, v. retromandibularis, v. oksipitalis aracılığıyla v. jugularis interna ve eksterna'ya dönmektedir. Kraniyal kemiklerin bazısında bulunan hava sinuslan ve hücreleri ile intrakraniyal kısım arasında bulunan kemik bölge genellikle çok incedir. Hatta sfenoid sinüsün tavanım oluşturan kemik yapı çoğu zaman İmm.den daha incedir ya da yoktur. Aynı zamanda sinuslan döşeyen mukozal yapıların venöz drenajı da intakraniyal venöz sinuslara
olmaktadır. Bu sinusların ve hücrelerin enfeksiyonları (otit media, mastoidit, sinüzit v.s) bu nedenlerden dolayı intrakraniyal yayılım için tehlike arzeder.
Meninksler
Kraniyumun içinde MSS'yi çepeçevre saran meninksler dura mater, araknoid membran ve pia mater olmak üzere üç tabakadan oluşmuştur. Bu tabakalar birbirleriyle bitişiktir. En dış tabakayı oluşturan dura mater özellikle kafakaidesinde ve suturlar boyunca güçlü olmak üzere kafatasına yapışıktır. Fibroblastlar ve bol miktarda ekstrasellüler kollagenden oluşmuş olan bu membran, eksternal karotid arterden kanlanır. Beşinci kraniyal sinir tarafından duyusu alınan dura mater kemiğe bitişiktir ve intrakraniyal venöz sinusların oluşumuna katılır; intrakraniyal büyük bölmeleri yapar. Dura mater içeri doğru araknoid membran ile devam eder. İkisi arasında ne mutlak ne de potansiyel mesafe vardn\ İki tabaka kendilerine ait sınır hücre dizimleri ile ayrılır. Subdural olarak yerleştiği ifade edilen lezyonlar araknoid membramn diziliminin üzerinde, dural sınır hücre diziliminin iki sırası arasında gelişebilmektedir. Araknoid mater, şeffaf, bol golgi ve mitokondrili, büyük oval çekrdekli hücre dizilimidir, ¡çeri doğru trabeküler uzantılar veren araknoid membran büyük kraniyal yapıların, fissur ve sulkusların üzerini de aynı şekilde örter. Pia ile arasında oluşan bu mesafede beyin omurilik sıvısı (BOS) dolanır. Serebral kan damarları da burada seyreder. Beyinin yüzeyindeki yassılaşmış fibroblastlar pia materi oluşturur. Bu hücreler trabeküler hücreler ile birliktedir ve hatta subaraknoid mesafedeki damarları da çevreler.

Merkezi Sinir Sisteminin Savunma Mekanizması

Yorumlar

  1. 1xBet Casino in the USA ▷ Online Casinos USA 2021
    1xBet Online Casino Review We reviewed the 1xbet casino, what games it offers, casino promotions and bonuses for 메리트카지노 US 12bet players. 1xbet

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin