4.4 Sempatoadrenal Sistemi etkileşimleri
Sempatomimetik ajanlar ve tiroid hormonları benzer kardiak semptomlara neden olmaktadır, özellikle taşikardi ve kardiak kontraksiyonun hız ve gücünün artışlarını içerir. sempatolitik ajanlarla tedavi edilen hastaların kardiak değişiklikleri düzeltir. bu araştırmalar sempatoadrenal sistemin aktivitesinde artışıyla veya normal sempatomimetik situmulusla kardiak dokunun aşırı cevabı ve sensivitesiyle ilişkili bazı etkilerinin hipoteziyle sonuçlanmıştır. tirotoksikoziste plazma ve idrar katekolamin seviyeleri normal olduğunda, hipotez tiroid durumları sempatoadrenal duyarlılığını artırdığı yönünde olmaktadır. tirotoksik kalpte olan sempatik duyarlılığın artması ß-adrenerjic reseptor sayılarının artmasıyla birliktedir. İnsanlarda, kısa vadeli hipertiroidizm izoproterenol situmulusuyla nabızda artma ve sol ventrikülün hızında azalmayla ilişkilidir. Ayrıca, sempatik ileti sisteminin diğer bileşenlerinin düzeyleri artar. Özellikle, domuzlarda yapılan tirotoksik araştırmalar fT3 ün uyarıcı guanin nükleotid düzenleyici protenin miktarını önemli oranda artırdığını göstermiştir.
adrenerjik reseptör kompleklerinin komponentleriyle yapılan bir çok çalışmada; ß-adrenerjik reseptörler, uyarıcı guanin nükleotid düzenleyici protenler, adenilat siklaz tip V ve VI nin tümü tiroidin durumuna göre değiştiği ayrıca gösterilmiştir [13–21].
Kalp dokusu hem B1 ve B2-adrenerjik reseptör alt tiplerini içerir. bir çok tür için yapılan çalışmalarda , tüm ß-adrenerjik reseptörlerin % 70'ini B1-reseptörleri oluşturmaktadır. Ayrıca, sinoatrial nodda miyozitlerdeki ß -adrenoseptörlerin sayısı yaklaşık iki katı fazla içermektedir. ß-adrenoreseptorlerin sinoatrial nodda predominant olarak ß1-reseptor (75%) içermektedir. Buna karşılık, ß2-reseptorler miyosit olmayan vaskuler hücrelerde (75%) predominantdır. Böylece, ß1-reseptörler miyosit orjinli hücrelerideki predominant ß-adrenoseptörlerdir ve T3 regülasyonuna duyarlı olabilmektedir. Aslında, rat miyositlerinde ki ß1 ve ß2-adrenerjic reseptor mRNA ları T3 tarafından indüksiyonları farklı olduğu görülmüştür.. T3 kardiak ß1-adrenoseptor mRNA sını dört kat fazla indüklemektedir, fakat ß2-receptor mRNA için büyük bir farklılık olmamaktadır. T3 ün ß1-adrenerjik genin transkripsiyonuna etkisi 30 dakika içinde olmaktadır, ve yükselmesi 72 saat sürmektedir. ß1-mRNA da artışını takiben kardiak ß1-reseptor yoğunluğunun üç kat artmakta ve 48 saat devam etmektedir. Buna karşılık, T3 uygulanmasını takiben ß1-reseptörlerinde anlamlı artış olmamaktadır. bu çalışmalar ß1-adrenerjik reseptör geninin T3 e karşı sensitif olduğunu düşündürmektedir, fakat ß2-reseptor geni minimal etkilenmektedir.
insan kalbi için yapılan bu hayvan araştırmaları ve in vitro çalışmalar yetersizdir, T3 ün kardiak ß1-reseptor gen regülasyonu insanlarda henüz çalışılmamıştır. Ancak, miksödemde kardiak ß2-adrenoreseptorler T4 tedavisine yanıt vermeyebilirler, hipotiroid hastada tedavi öncesi ve sonrasında yapılan kardiak doku ß2-mRNA PCR da tespit edilmiştir [19–21].
Sempatomimetik ajanlar ve tiroid hormonları benzer kardiak semptomlara neden olmaktadır, özellikle taşikardi ve kardiak kontraksiyonun hız ve gücünün artışlarını içerir. sempatolitik ajanlarla tedavi edilen hastaların kardiak değişiklikleri düzeltir. bu araştırmalar sempatoadrenal sistemin aktivitesinde artışıyla veya normal sempatomimetik situmulusla kardiak dokunun aşırı cevabı ve sensivitesiyle ilişkili bazı etkilerinin hipoteziyle sonuçlanmıştır. tirotoksikoziste plazma ve idrar katekolamin seviyeleri normal olduğunda, hipotez tiroid durumları sempatoadrenal duyarlılığını artırdığı yönünde olmaktadır. tirotoksik kalpte olan sempatik duyarlılığın artması ß-adrenerjic reseptor sayılarının artmasıyla birliktedir. İnsanlarda, kısa vadeli hipertiroidizm izoproterenol situmulusuyla nabızda artma ve sol ventrikülün hızında azalmayla ilişkilidir. Ayrıca, sempatik ileti sisteminin diğer bileşenlerinin düzeyleri artar. Özellikle, domuzlarda yapılan tirotoksik araştırmalar fT3 ün uyarıcı guanin nükleotid düzenleyici protenin miktarını önemli oranda artırdığını göstermiştir.
adrenerjik reseptör kompleklerinin komponentleriyle yapılan bir çok çalışmada; ß-adrenerjik reseptörler, uyarıcı guanin nükleotid düzenleyici protenler, adenilat siklaz tip V ve VI nin tümü tiroidin durumuna göre değiştiği ayrıca gösterilmiştir [13–21].
Kalp dokusu hem B1 ve B2-adrenerjik reseptör alt tiplerini içerir. bir çok tür için yapılan çalışmalarda , tüm ß-adrenerjik reseptörlerin % 70'ini B1-reseptörleri oluşturmaktadır. Ayrıca, sinoatrial nodda miyozitlerdeki ß -adrenoseptörlerin sayısı yaklaşık iki katı fazla içermektedir. ß-adrenoreseptorlerin sinoatrial nodda predominant olarak ß1-reseptor (75%) içermektedir. Buna karşılık, ß2-reseptorler miyosit olmayan vaskuler hücrelerde (75%) predominantdır. Böylece, ß1-reseptörler miyosit orjinli hücrelerideki predominant ß-adrenoseptörlerdir ve T3 regülasyonuna duyarlı olabilmektedir. Aslında, rat miyositlerinde ki ß1 ve ß2-adrenerjic reseptor mRNA ları T3 tarafından indüksiyonları farklı olduğu görülmüştür.. T3 kardiak ß1-adrenoseptor mRNA sını dört kat fazla indüklemektedir, fakat ß2-receptor mRNA için büyük bir farklılık olmamaktadır. T3 ün ß1-adrenerjik genin transkripsiyonuna etkisi 30 dakika içinde olmaktadır, ve yükselmesi 72 saat sürmektedir. ß1-mRNA da artışını takiben kardiak ß1-reseptor yoğunluğunun üç kat artmakta ve 48 saat devam etmektedir. Buna karşılık, T3 uygulanmasını takiben ß1-reseptörlerinde anlamlı artış olmamaktadır. bu çalışmalar ß1-adrenerjik reseptör geninin T3 e karşı sensitif olduğunu düşündürmektedir, fakat ß2-reseptor geni minimal etkilenmektedir.
insan kalbi için yapılan bu hayvan araştırmaları ve in vitro çalışmalar yetersizdir, T3 ün kardiak ß1-reseptor gen regülasyonu insanlarda henüz çalışılmamıştır. Ancak, miksödemde kardiak ß2-adrenoreseptorler T4 tedavisine yanıt vermeyebilirler, hipotiroid hastada tedavi öncesi ve sonrasında yapılan kardiak doku ß2-mRNA PCR da tespit edilmiştir [19–21].
Yorumlar
Yorum Gönder