Ana içeriğe atla

4.5 Metabolik bozukluk

4.5 Metabolik bozukluk
Tiroid hormonu Na+, K+-ATPase pompası ve sarkoplazmada Ca2+-ATPase kanalları gibi miyozin izoformları için miyosit-spesifik gen ekspresyonunu kontrol etmektedir. miksödemin aksine tirotoksikozda iskelet kaslarının kontraktilite ve gevşemesinde artış olduğu gözlenmiştir. hipotiroidizimde temel enerji yolundaki oksidatif metabolizmayı kontrol eden anahtar enzimler inhibisyon için görev alır ve hipertiroidizmde çok fazla glikozis gerekmektedir.
her iki durumda da kasların performansı düşmekte ve egzersizle laktik asit birikimi olmaktadır.
bunun nedeni hipotiroidizmdeki pirüvat oksidasyonunda ve proton taşınmasında defekt olmasıdır, hipertiroidizmde ise glikozisin hızlanmasından dolayıdır.
kas glikozisi mitokondrial oksidasyonu aşmaktadır, pirüvatın laktik dehidrogenaz ile laktata dönüşmesi hızlanmakta ve laktat/pirüvat oranı artmaktadır. tiroid disfonksiyonunda görülen egzersiz sırasındaki mitokondrial disfonksiyon intra sellüler asidoza neden olmaktadır. bu anormallikler distiroidizmli insanlarda neden egzersiz intorelansı geliştiğini kısmen açıklayabilir.
tiroid disfonksiyonlu hastalarda ki egzersiz artmasıyla bozulmuş inotropik ve kronotropik yanıtların olmasının diğer olası metabolik nedenlerine gelince, tirotoksikozis hızlı-miyozin ve hızlı-twitch liflerde artış olmakta, bunlar kontraksiyon sırasında yavaş-twitch kas liflerine göre oksijen kllanımı açısından daha az ekonomiktir. hipertiroidizmde aşırı ısı üretimi azalmış egzersiz veriminin diğer bir nedeni olabilir. tirotoksikozisde efor toleransı ayrıca bozulmaktadır, çünkü protein katabolizmasının artışına bağlı olarak iskelet kas kitlesi ve oksidatif kapasitesi azalıştır.
tiroid hormonları mitokondri miktarını ve enzim aktivitesini etkilemektedir, ve hipertiroidizimde kas oksidatif kapasitesinin artmasına karşın egzersiz intoleransının klinik semptomları artmaktadır.
miksödemde kardiyovaskuler desteğin yetersiz olması tutulumun esas faktörlerinden birisidir. yetersiz iskelet kas kan akımı, oksijen dağılımı ve kanla taşınan substratların azalmasına neden olur bundan dolayı egzersiz kapasitesini ve dayanıklığı ayarlamaktadır. sonraki etkisi intramuskuler glikojen bağımlılığının artmasıyla sonuçlanır. Ayrıca, serbest yağ asitlerinin adipoz dokudan mobilizasyonun azalması ve sonuç olarak hipotiroid durumda düşük plazma serbest yağ asit bileşiklerinin aktif iskelet kasına taşınmasında problemi oluşmaktadır. Buna karşılık, tirotoksikozda kardiovaskuler destek artmaktadır, egzersiz intoleransına diğer faktörler karışmaktadır.
kas glikojenine güvenin artması dayanıklığın azalmasında esas nedenlerinden birisidir. hipertiroidizmdeki biyokimyasal değişiklikler glikolizise doğru akımı artırmaktadır buda glikojene olan bağımlılığa sebeb olmaktadır [22–28].
miksödemli hastalar sık sık kas zayıflığından, kramplardan ve kolay yorulmaktan şikayet etmektedir.
Hipotiroidizim, enerji üretimindeki düşmey ve özellikle mitokondrial metobolizma ile metabolik miyopatiyi indüklemektedir. bunun nedeni ana oksidatif yolaklardaki (substrat birleşmesi, substrat oksidasyonu) ve solunum zincirindeki yaygın inhibisyonlardır. azalmış enerji tüketimi miyozin yavaş ATPase üreten izoformununa dönüşmesiyle ilgili olabilir, ve trans-sarkolammik transportun kısmi bozulmasıdır. Egzersiz intoleransının nedeni bir çok metabolik yolakların anormal işlemesindendir, glikozis gibi , mitokondrial metabolizmayla ilgili bozulmalar ve anaormal protonlar ile monofosfat iyonlardan oluşmaktadır, ayrıca anarmal kalsiyum metabolizması, bunlar aktin-miyozin etkileşimini değiştirmektedir. ATPaz bağımlı pomparın sayısndaki azalma anarmal intrasellüler sodyum seviyesi anlamına gelmektedir ve membran uyarılabilirliğinde bozuklukların sık görülmesini açıklar. ratların treadmillde (ayak değirmeni) yapılan koşu çalışmalarının yüksek oksidasyonlu egzersiz sırasındaki kan akımları, hipotiroid ratların ekstensor kaslarında ötiroid ratlara göre düşük olduğu gösterilmiştir.
hipoperfüzyona anormak kardiak ve vaskuler fonksiyonların katkıda bulunduğu görülmektedir. arteriel damarların izole segmentlerini içeren deneyler, hipotiroid hayvanlarda kasılmalar için potansiyellerin normal olduğunu göstermektedir; ancak düşük vasodilatotor potansiyeller miksödemle ilişkilidir. endotel ve vaskuler düz kasın her ikisinin disfonksiyonu vasodilatasyon için potansiyelin azalmasına katkıda bulunduğu görülmektedir. vasodilator substansların değiştirlmiş yetenekleri ve/veya bu vazodilatotorlare yanıtların değişmesi- örn., asetilkolinle indüklenmiş vasorelaksasyonda önemli derecede azalma olması- vaskuler disfonksiyona neden olabilir. bozumuş vaskuler fonksiyonun diğer faktörlerle etkileştiği görülmüştür, zayıf miyokardial fonksiyon ve enerji metabolizmasındaki değişiklikler , egzersiz intoleransında uzlaşmaktadır [28–34].

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...