Ana içeriğe atla

AHLAKİ GELİŞİM DÜZEYLERİ:

AHLAKİ GELİŞİM DÜZEYLERİ:
1)GELENEK ÖNCESİ DÜZEY (4-9 YAŞ)
Bu düzeyde bireyin yargıları sadece kendisiyle bağıntılıdır. Geleneksel ve toplumsal kuralları, beklentileri henüz tam olarak kavrayamamıştır. Bu düzeydeki çocuğun yargıları kendisine yakın ve kendisinden üstün olan otoritenin (genellikle anne ve baba) yargılarına bağımlıdır. Doğru ve yanlış içselleştirilmemiş olup tamamen dışsaldır. Eylemlerin doğruluğunu ya da yanlışlığını belirleyen sonuçta elde edilecek olan ödül ve cezadır.
Kohlberg 9 yaşa kadar olan çocukların hemen hepsinin, bazı ergenlerin ve ergen ve erişkin suçluların bir çoğunun bu düzeyde olduğunu belirtmiştir.
Bu düzey iki evreye ayrılır. 4-5 yaşlarını kapsayan ilk evre bağımlı ahlak evresidir. Benmerkezci bir bakış açısı hakimdir, başkalarının çıkarlarının kendisininkilerden farklı olduğunu ayırt edemez. Eylemler cezadan kaçınma ve otoriteye itaat etme amacıyla gerçekleştirilir. Eylemin sonunda ceza alınıyorsa eylem yanlıştır, ceza yoksa o zaman doğrudur. Bireyselcilik, araçsal amaç ve değiş tokuş evresi olan ikinci evre 6-9 yaşlarını kapsar. Keyif veren ya da ödül getiren eylemlere yönelir, ceza getirecek eylemlerden kaçınır. Diğer bireylerin de çıkarlarının farkına varmaya başlar ancak eylemler hala karşılıklı iyilik ve kendi gereksinimlerini karşılamak adına gerçekleştirilir. (sen bana yardım edersen, ben de sana ederim)
2)GELENEKSEL DÜZEY (10-18 YAŞLAR)
Bu düzeyin başlarındaki bireyin dışsal sonuç ve kişisel kazanca dayalı yargıları, düzeyin sonlarına doğru ait olduğu grubun kural ve normlarına dayanır. Referans aldığı grubun doğrularını kendi doğruları olarak kabul eder ve bu doğruları az da olsa içselleştirebilir. Kohlberg ergenlerin ve erişkinlerin birçoğunun bu düzeyde olduklarını belirtmiştir.
Bu düzeyin ilk evresi 10-15 yaşları arasını kapsayan karşılıklı kişiler arası beklentiler, ilişkiler ve kişiler arası uygunluk evresidir. Bu evrede eylemler diğerlerini memnun etme, eleştiriyi önleme, diğerlerinin acılarını hafifletme temeline dayanır. Bakış açısına göre diğerlerini memnun eden davranış iyi bir davranıştır. Yargılama için dışarıdan görünen davranış değil, artık davranışın altında yatan niyet önem kazanmaya başlar.
İkinci evre ise 16-18 yaşlarını kapsayan sosyal sistem ve vicdan evresidir. Artık daha büyük grubun normlarını benimsemeye başlar. Otoriteye saygı duyma, görevlere, kurallara ve yasalara sadece yasa oldukları için uyma önem kazanır. Başkalarını memnun etme güdüsü artık kalmamıştır.
3)GELENEK ÖTESİ (İLKELİ) DÜZEY (19 YAŞ SONRASI)
Artık toplumsal kuralları anlayabilir, içselleştirebilir, bu kuralların altında yatan genel ilkeleri de benimsemiştir. Bu düzeydeki en önemli değişiklik otoritenin kim olduğudur. Burada yeni bir kişisel otorite vardır. Kendi seçtiği ilkeler doğrultusunda bireysel seçimler yapar, bireysel yargılara sahiptir. Kohlberg bu düzeye az sayıda erişkinin ulaşabildiğini belirtmiştir.
19-20 yaşlarını kapsayan ilk evresi toplumsal sözleşme veya çıkar ve bireysel haklar evresidir. İnsanların farklı değerleri ve düşünceleri olduğunun, bu değer ve kuralların göreceli olduğunun farkına varmaya başlar. Bu kurallara tarafsızlığı gözetme ya da toplumsal sözleşme adına uymak gerekir.
Bu düzeyin ve ahlak gelişimin son evresi 21 yaşlarında başlayan evrensel etik evresidir. Birey artık kendi seçtiği ahlak ilkelerini izler. Yargılar ve eylemler adalet, eşitlik, insan hakları ve insan onuruna saygı gibi etik ilkelere uygun olma temeline dayanır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...