ÇOCUKLARDA DEPRESYON VE GENETİK
Anksiyete bozuklukları ve depresyon hayat boyu yaygın olarak görülmekte. prevalans çalışmaları yaşları 5 ve 17 arasında olan , çocukların yaklaşık % 8 oranında herhangi bir anksiyete bozukluğu deneyiminin olduğunu göstermiştir. Bu yaş aralığındaki bireylerin major depresyon deneyimleri yaklaşık % 5, ancak sıklığı yaşla (ergenlik döneminde pik yapmaktadır) birlikte artma eğilimindedir. yetişkin nüfusa dayalı çalışmalarda, herhangi bir anksiyete bozukluğu (panik bozukluk, fobiler, obsesif kompulsif bozukluk, ve genel anksiyete bozukluğu) ve majör depresyon için yaşam boyu yaygınlık tahminleri yaklaşık % 19 ve % 16 sırasıyla .
Uzunlamasına çalışmalarda çocukluk döneminde anksiyete bozuklukları orta düzeyde stabil olduğunu ve ileri yaşlarda diğer ruh sağlığı sorunlarının , özellikle depresyon gelişme ihtimalinin olduğunu göstermiştir. Ancak, bu çalışmalar aynı zamanda çocukluk anksiyete bozuklukları daha fazla sekel bırakmadan zamanla kaybolabileceğini ve , ileri yaşlarda, yani ergenlik sonrasında anksiyete bozukluğu olarak ortaya çıkabileceğini göstermiştir. çocukluk ya da ergenlik depresyonun etkileri daha zararlı gibi görünüyor olsa da benzer sonuçlar major depresyon için de geçerlidir. anksiyete bozuklukları içinde komorbidite ve depresyon ile anksiyete bozukluklarının komorbitidesi çocuk ve yetişkinlerin her ikisinde de sıktır. Araştırmalar buna çoğunlukla genetik risk faktörlerinin neden olduğunu düşündürmektedir.
yaşla birlikte genetik ve çevresel risk faktörlerinin etkisinde ki değişiklikler, bireylerin çocukluktan erişkinliğe süresinde anksiyete ve depresyonun farklılaşma seyrini açıklar. Özellikle, reviewler, genetik faktörlerin hem çocukluk ve erişkin dönemde anksiyete ve depresyon bireysel farklılıkların oluşmasında katkıda bulunduğunu göstermiştir. Ancak, çocukluk çağında ortak çevresel faktörlerin katkısı sınırlıdır.
Çocuk ve ergenlerde depresyon ve anksiyete için araştırmalar yapılmıştır, ancak tutarlı sonuçlar alınamamıştır. bir çok çalışmada çocuklukta ailesel benzerliğin genetik ve ortak çevresel faktörler nedeniyle olduğunu bulmak için örnekleri iki veya daha fazla yaş grublarına ayırmaktadır.ergenlik döneminde genetik faktörlerin önemli olup , ortak çevresel faktörler ise önemli değildir. ortak çevresel etkilerin azalmasıyla ilişkili olarak anksiyete ve depresyonun kalıtımında genel bir artış vardır. Bu bulgular, bir meta-analiz ile desteklenmektedir. Ancak bu çalışmaların sonuçları tutarsızdır, ayrıca çocukluktan ergenliğe gelişim döneminde genetiğin rölünde azalma , paylaşılmış çevresel faktörlerin rolünde artış olduğunu göstermiştir. Buna ek olarak, bazı çalışmalarda erkek ve kızlarda belirgin farklılıklar bildirilmişse de diğer çalışmalarda net farklılık bulunmamıştır.
Bu tutarsızlıklar ilgili fenotipleri ölçmek için farklı araçların kullanımı sonucu olabilir. Buna ek olarak,ölçümler bilgi veren kişi ve oranlama yapan kişiye göre değişmektedir (yani anne, baba, öğretmen ya da çocuğun kendisi).
anksiyete ve depresyon review çalışmaları ebeveyn derecelendirmesi baz alınarak yapılan kalıtsallık hesaplamaları , çocuk self –report’ una göre daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, ebeveyn derecelendirmesi baz alındığında ortak çevresel etkenlerin etkileme eğiliminin daha düşük düzeyde olduğu ölçülmüştür.
bir başka tutarsızlık sebebi katılımcıların yaş aralığında ki değişkenlik olabilir. Hemen hemen tüm çalışmalarda çocuklar yaşa göre iki gruba ayrılır: 11 veya 12 yaş üzeri ve altı. Dört çalışma dışlandı, bunlardan üçünün de sonuçları diğer bütün çalışmaların sonuclarından farklı olduğu bulundu. 3, 7, 10 ve 12 yaşlarda anksiyete ve depresyon için yapılan farklı çalışmalar; çocuklarda 12 yaşa kadar ortak çevre etkisinin hala devam ettiğini göstermektedir.
Böylece 11 veya 12 olan standart cut-off yaş gerçekte heterojen bir yaş grubunu oluşturabilir, bu yönden bu ortak çevresel etkiler 12 yaşındakiler için mevcut olabilir (veya daha az oranda da olabilir bir yaş grubu neden olabilir ) 12 üzerinden Çocuklarda olmaz. böylece, genetik ve çevresel faktörlerin anksiyete ve depresyon üzerine yaşla birlikte değişik etkileri olmasından dolayı, çalışmada uygun yaş dağılımını tutturmak önemlidir.
mevcut amaç, genetik ve çevresel etkenlerin anksiyete ve depresyon üzerine 12, 14 ve 16 yıllık etki sürecini çalışmaktır. monozigotik ve dizygotic Hollandalı ergen ikizlerden oluşan populasyonda, bu yaşlarda ki anksiyöz depresyon(AD) ve (WB) çekinme davranışları , self report şeklinde ölçüldü. AD ve WB , Gençler İçin Kendini Değerlendirme Ölçeğinin (Youth Self Report - YSR) alt ölçekleridir ve anksiyete bozuklukları ve depresyon DSM-IV tanıları ile ilişkilidir. Her yaşta, AD ve WB üzerinde genetik (A) ,ortak çevresel(C), benzersiz, paylaşılmamış ,çevresel(E) fakörlerin yaygın ve fenotip spesifik etkilerini ölçmek için , iki değişkenli genetik model kullanılmıştı. sonuçlara gözlemcinin olası etkileme sorununu gidermek için, bu örnek için MS ve WB hakkında 12 yaştakilerin ebeveyn raporların analiz sonuçları karşılaştırıldı.
Yöntem :Konu : ikizlerin tümü ebeveynleriyle birlikte doğumda hollanda ikiz siciline (NTR ) kaydedildi. Veliler ve öğretmenler 12 yaşından büyük ikizlerin davranışları konusunda anketi tamamladı. Bu çalışmada, 1987 ve 1996 arasında doğan ikizler katılmıştı ve YSR 'yi 12, 14 ve 16 yaşlarında tamamlamıştı . ebeveyn onam tespit sonrası, 2004 yılında başlanmıştı, anketler ergen ikizlere 14 ve 16 yaşlarında gönderilmiştir. NTR de veri toplama devam ederken, ayrıca, ikiz subsamples de diğer projelere katılmaya davet edildi. Bu projelerde, YSR verileri ikizler 12 yaşındayken elde edilmişti. Bu ikizler den, 340 ikiz , bilişsel ve hormonal ,davranış sorunları üzerinde bir projede yer almış, 806 ikiz dikkat sorunları ve hiperaktivite üzerinde proje katılmış ,392 ikiz dikkat ve yönetici işleyişi üzerinde proje katıldı. dikkat eksikliği ve hiperaktivite üzerinde projede yer alan 12 yaşındakiler ya düşük ya da yüksek dikkat sorunları puanları esas alınarak seçilmiştir. diğer 12 yaşındakilerin seçimi sadece ikametgâhlarına (Amsterdam makul seyahat mesafede) dayanıyordu. (Zygosity açıklamalar veri ayrıntılı için daha toplama belirlenmesi ve görmek Bartels ark ve Boomsma vd.) Bazı gruplar arasında örtüşme mevcut. 12 yaşında YSR de bildirilen tüm ikizlerin,% 39 ve 14 yaşında , % 21 16 yaşında YSR e döndü. 14 ve 16 yaşlarda YSR dönen ikizlerin örneklerin hiçbirinde çakışma yoktu .
araç: AD ve WB verileri self report anket olan YSR den elde edildi. YSR ,Achenbach Sisteminin kanıta dayalı değerlendirme ölçeklerinden birisidir(ASEBA).
Her ASEBA belgesi üç puanlı yanıt formatı ile 113 davranışsal öğeleri içerir. AD altölçeği 0 (hiçbir zaman), 1 (biraz ya da bazen) ve 2 (çok ya da çoğu zaman) olası cevapları olan 16 öğeden oluşmaktadır. YSR nin alt ölçeği olan AD denin puan aralığı bu nedenle 0 ile 32 arasındadır. Bu alt ölçekteki öğelere iki örnek "kendimi yalnız hissediyorum" ve "çok ağlarım" . WB alt ölçeği yedi öğeden oluşur ve aynı puanlama ve cevap şekli verilmiştir, puan aralığı 0 ile14 arasındadır. Bu altölçekteki öğelerden iki örnek "herkesten daha yanlızım" ve "konuşmak istemiyorum". İstatistiksel Analiz: AD ve WB eğiliminin bireysel farklılıklarını analiz etmek için bir eşik model kullandık, Çünkü her iki alt ölçekteki veriler pozitif eğri şeklindeydi ( L şeklinde). eşik modelin kullanımı , analiz için uygun skorların oluşturulması ,vb, gözlenen dağılımları ayrıştırmayı gerektirir ( orjinal ölçeklerin 0-14 ve 0-32 skorlarını korumak sayısal olarak pratik değildir) . Bu nedenle, her yaş grubu için , AD ve WB skorlari kabaca eşit sayıda deneği bulunan üç gruba ayrıldı. Bu anlamda; 0, 1, ve 2 ile kodlanmış sıralı fenotip skorlarına ulaştık. sorumluluk-eşikli modelde, iki eşik WB üç kategoride modele AD yi üç kategori üç kategoride ve iki eşikleri model gerektirir.**** AD ve WB skorlarının cinsiyet arasındaki farklılığını dikkate alarak kız ve erkekler için eğimleri ayrı ayrı hesapladık.
eşik modelin altında yatan Temel varsayım , araştırılan kategorik değişkenlerin devamlı latent bir eğilim temelinin olduğudur. sorumluluk standardı normal dağılım olduğu varsayılır (ortalama = 0, SD = 1). sorumluluğun bireysel farklılıkları genetik ve çevresel etkilere bağlı olarak modellenmiştir. eşik modelin benimsenmesi, genel kabul görmüş bir yolla verinin L şeklilli dağılımını analiz etmektir.
Her yaş grubunda, MZ ve DZ ikiz verileri iki değişkenli model içinde eş zamanlı analiz edildi (yani, AD ve WB dahil) . Biz ilk olarak hangi biz içinde ve özellikleri arasında ikiz polychoric korelasyonlar tahmin doymuş bir model, bırakmak monte cinsiyette ve zygosity gruplar arasındaki farklar.*** bu sonuca ulaşmak için Mx yazılım paketini kullandık.
, kişisel varyansları ve kişiler arasındaki kovaryans üzerinde genetik ve çevresel faktörlerin göreceli etkisini MZ ve DZ ikiz çiftleri için korelasyonları için değerlendirmek doğru bir ilk adım teşkil etmiştir.*** MZ ikiz çiftleri genetik olarak özdeştir, DZ ikizler ve ikiz olmayan kardeşler genetik materyali ortalama % 50 üzerinde paylaşmaktadır. eğer kesin kişisl özellik için MZ ikiz korelasyonu DZ ikiz korelasyonundan yüksekse ; genetik faktörlerinin(A) iki fenotip kişisel özelliklerinin varyans ve kovaryanslarına katkıda bulunduğu sonucunu çıkarırız. eğer DZ korekasyonları MZ korelasyonunun yarısıdan yüksek çıkarsa , aynı ailedeki bireylerin çevresel etkenleri (C) paylaşmış olduğu anlamına gelir. sonuç olarak, paylaşılmamış çevresel etkenlerin (E) varyansını genetik veya paylaşılmış çevresel etkenlerinden dolayı olmadığına bağlarız. Bunlar aile üyeleri tarafından paylaşılmayan çevresel etkilerdir. paylaşılmayan çevresel varyans komponenti ayrıca ölçüm hatası varyansı da içerir.
yanısıra, Mx de yapısal eşitlik modellemesinin kullanılmasıyla , genetik iki değişkenli modelleri verilere uyarladık. genetik modelin grafik gösterimi Şekil 1'de verilmiştir. The amount of variance in a single trait and covariance between traits due to A, C, and E can be calculated from the factorloadings a, c, and e. a, c ve e parmetrelerinin hesaplamarı cinsiyete göre farklılık göstermesine izin verdi Bu modelin sonuçları bize genetik ve çevresel korelasyonlar içine AD ve WD arasındaki fenotipik korelasyonu yıkmamıza imkan verir.
analizleri, ham verileri olasılık hesaplaması kullanılarak Mx de uyguladık. anlamda iç içe olan birçok modeli düzelttik ,parametrelerde daha fazla kısıtlama log-olabilirlik oran testi (LRT log-likelihood ratio test)) istatistiği incelenmesi ile (iç içe) modeller arasındaki farklar değerlendirdik. Bu iki modelin maksimum log-likelihoods değerlerinde eksi iki kat fark var. Asimptotik bu istatistik bir X2 dağılımı var ,serbestlik derecesi (df) iki model rasındaki farkı eşitler . istatistikle ilgili p değeri bizim seçtiğimiz alfa .05 değerinden büyükse, bu kısıtlamaların daha cimri modeli ile ilişkili savunulabilir olduğu sonucuna varmışlardır.
İlk olarak, A, C ve E nin göreceli etkisinin cinsiyet farklılıkları ve parametre zorlayıcı test edilmiştir a, ve e cinsiyet üzerinden a,c, ve e parmametrelerin zorlayıcılığı ölçülmüş , eşit ve test olup bu sınırlama, uyumun iyiliği azalma neden olmak c tahmin ediyor. WB ve ADnin altında yatan sorumluluk total varyansı 1 de sınırlandırıldı o varyans : (E)=1-(var(A)+var(C)). sonuç olarak, genetik yapıdaki cinsiyet farklılıkları test edildiğinde, test 7df. sahipti. İkincisi, genetik ve çevresel parametrelerin istatistiksel önemi,onların 0 da sınırlama test edilerek yapılması.
sonuç: tanımlamalar: tablo 1 de tamamlanmış ve tamamlanmamış ikiz çiftlerin zigosit ve yaş fonksiyonu olarak verilmiştir. sırasıyla; yaşları 12, 14, ve 16 yıl, toplam örnek olarak 726 erkek ve 744 kız, 801 erkek ve 1038 kız ve 903 erkek ve 1120 kızlardan oluşuyordu. yıllara göre ,Her yaş grubunda yaş ortalaması 11.9 (SD = 0.52, range 11 to 13), 14.1 (SD = 0.41), ve 16.7 (SD = 0.90, range 16 to 19). şekil 2 AD ve WB üzerindeki yaş ve cinsiyet fonksiyonun ortalama skorlarını göstermektedir. kızlar erkeklere göre daha yüksek skora sahip, genel olarak skorlar yaşla birlikte artma eğilimdedir. Bu sonuçlar ışığında,her cinsiyet ve yaş grubuna göre eşik değerler hesaplandı. AD ve WB arasında fenotipik korelasyonlar tüm yaşlarda her iki cinste de yüksekti ; 0,59 ile 0,69 aralığında bulundu.
genetik analiz: tablo 1 de yaş, cindiyet ve zigosit fonksiyonu olarak ikiz korelasyonunu göstermektedir. Her yaşta, MZ korelasyonları DZ korelasyonlarından daha yükseti, yani genetik faktörlerin AD ve WB de bireysel farklılıklara katkısının olduğunu göstermektedir. Ancak, 12 yaşında MZ korelasyonlar düşüktü, iki kat kadar DZ korelasyonlar yüksek , bu yaş gurubunda ortak çevresel etkilerin mevcut olabileceğini göstermektedir . Çapraz-kişisel özellik , çapraz-ikiz korelasyonları büyük ölçüde aynı paternleri gösterdi.
tüm 3 genetik model ve altmodellerin kümesinin uygun istatistikleri tablo 2 de bulunabilir. herhangi bir yaşta ki A,C ve E nin etkilerinde anlamlı cinsiyet farkılılıkları yoktu (tüm P değerleri > .05). At age 12, neither effect of A nor C could be dropped from the model (?2(3) = 10.4, p = .02, and ?2(3) = 20.6, p < .01, respectively). Bu 12 yaşda hem genetik hem de paylaşılan çevresel etkisini AD ve WB fenotipik varyansına katkılarının olduğu anlamına gelir. AD'da A için açıklanan varyans %35, C için %21, WB de ölçülenler ise sırasıyla %3 ve %38 dir. At age 14 and 16, the C component could be dropped from the model (?2(3) = 0, p = 1.00, and ?2(3) = 0.8, p = .84). genetik faktörlerin 14 ve 16 yaşlarda AD ve WB üzerindeki etkisi %37 - %67 aralığındaydı. tablo 3 ; genlerin, paylaşılan ve paylaşılmayan çevresel etkilerin güvenirlik aralığı ile ilgili hesaplamaları içerir.
YSR AD ve WB ölçekleri yüksek korelasyon gösterdiği saptandı. Bu ilişki çoğunlukla ortak genler ile açıklanmıştır. genetik faktörler arasındaki korelasyonlar 12 yaşında 1.0 , 14 ve 16 yaşda 0.85 idi. 12 yaşdaki korelasyon ile ortak çevrelerin AD ve WB yi etkilemesi ayrıca 1.0 idi. Benzersiz çevresel faktörler daha az korelasyonlu, yaklaşık 0.5 ölçüldü.
tartışma: bu çalışmanın amacı yaş spesifik genetik ve çevresel etkenlerin ergenlik süresince depresyon ve anksiyete üzerine etkisini anlamayı sağlamaktı. ulaştığımız sonuçlar 12 yaşta AD ve WB nin ailesel kümelenmesinin nedeni genetik ve ortak çevresel risk faktörleri ,oysa 14 ve 16 yaşlarda ailesel kümelenmelerin nedeni sadece genetik faktörler olduğunu göstermiştir. benzer olmayan çevresel faktörlerin 12 ile 16 yaşlarda rol almasıyla değişiklik bulunmadı , yaklaşık olarak AD için 0.4 ve WB için 0.5 hesaplanan varyanslar bunu açıklamaktadır. A ve C nin etkileri yaşa bağlı değişikliklerin olduğunu bir çok araştırma aynı fikirdedir, bu çalışmalar anksiyete ve depresyon üzerinde genetik ve çevresel etkileri çocukluk ve ergenlik arasındaki farklılıkları göstermektedir.
grupların dar yaş aralığı nedeniyle, C nin etkisinin 12 yaş sonrasında azalma oluştuğunu gösterebiliriz . C nin etkisindeki benzer bir azalmayı da obsesif kompulsif belirtiler açısından bildirilmiştir. hayatın bu döneminde anksiyete ve depresyon risk faktörlerinin göreceli katkılarındaki değişimini çeşitli açıklamalar mümkün olabilir. Biri, ergenlik başlangıcı ve hormonal değişiklikler gen ekspresyon değişiklikler oluşturarak anksiyete ve depresyonun riskini etkilemekte, yeni genlerin ekspresyonu veya diğer genlerin ekspresyonu daha yüksek düzeye gelmektedir.. Bu durumda, AD ve WB risk faktörlerindeki değişim, puberte başlangıcı senkronizasyonunda artma veya azalma olabilir. bu hipotezi pubertal fiziksel değişiklikler hakkındaki self report verilerini inceleyerek araştırdık. Genetik analizler 12 yaş sonrası C de düşüş meydana geldiğini göstermektedir. bu nedenle; eğer puberte başlangıcındaki hormonal değişimler C deazalma , A da artma da rol almsasında sorumluysa , 12 yaşındaki ikizlerin çoğu prepuberte olacaktır. Ancak, durum böyle değildi: self reportlara göre, 12 yaşındaki ikizlerin sadece yaklaşık % 10 u Tanner evre 1 görünmekteydi. (pubik kıllanma veya meme gelişimi yok ) . Böylece, mevcut 12 yaşındakilerin % 90 da, ergenlik çoktan başlamıştı. Başka bir açıklama ise C d ki azalmanın nedeni , ebeveyn kontrol düzeyinde ve evde ve co-twin ile birlikte geçirilen zamanın giderek azalması. Bu hipotez daha ileri araştırma gerektirmektedir.
hem AD ve WB üzerinde 12 yaşdaki çoçukarın ebeveyn değrlendirmesi ile ilgili benzer analizlerin sonuçları mevcut olduğundan, bu sonuçlar ile bizim sonuçları karşılaştırabiliriz. A ve C nin 12 yaşdaki AD , WB üzerindeki hesapladığımız etkiler ile ebeveyn raporları kullanılarak elde edilenler benzemekte. Only with respect to WB was the present estimate of the effect of C higher than that reported by Hoekstra et al., who found very little influence of C in the maternal ratings and an influence on the parental ratings amounting to approximately 15% of the variance. Bu sonuçlar ebeveyn değerlendirmesi kullanılan önceki çalışmaların sonuçları ile uyumludur. Bu çalışmalarda, C nin etkisi küçük ya da yoktu.
diğer çalışmalarla sonuçlardaki tutarsızlığa, çalışmadaki katılımcıların yaş aralığında ki varyasyonlar neden olmuş olabilir. Diğer birçok çalışmalarda, yaş aralıkları, mevcut yaş aralığından daha geniştir. Ancak, bu yüzden Kendler ark açıklamaz. ve Legrand ve ark. A ve C nin ölçümlerinde herhangi bir yaş farkı bulunmadı, Gjone ark ise yaşla birlikte C nin etkisinde bir artış buldu. Kendler ve ark. aslında yaşla C nin etkilerini test etmedi, bu yüzden bazı sonuçları kaçırmış olabilir. Ayrıca self report a ek olarak ebeveyn rapor kullandılar. Legrand ark bulduğu yaşa özel etkilerin eksikliğin için net bir açıklama mevcut değil. Ayrıca Gjone ve ark. Norveçli ikiz örneklerinde bulduğu 14-15 yaşlarda ki C nin etkisi için net bir açıklaması mevcut değil. Ancak, en azından mevcut Hollanda örnekleri ile karşılaştırıldığında, kültürel farklılıklar bir rol oynayabilir.
AD ve WB kalıtım hesaplamalarında cinsiyetin hiçbir etkisini bulamadık. literatür bu noktada karışıktır. Çoğu çalışmalarda kızlarda yüksek kalıtım tahminleri bildirilmekte , erkeklerde daha yüksek kalıtım tahminleri ve genel olarak cinsiyetin olmadığında da yüksek bildirilmiş. Bu tutarsızlığa fenotiplerin etkinlikleri ve heterojen farklılıkları neden olabilir.
Bu çalışmanın sınırlılığının birisi ; longitudinal analiz yapmak için örneklerin ötüşmesi çok az olmasıdır. longitudinal analizlerde ,ayrıca benzer / farklı genetik veya çevresel faktörlerin AD ve WB yi zamanla etkilemesini araştırmak mümkündür. isveçli ikiz çalışmasının longitudinal analizleri ; genetik faktörlerin ankisiyete ve depresyon üzerine çocukluk ve ergenlikte farklı etkilerinin olduğunu göstermişti. genetik faktörler çocukluk döneminde anksiyete ve depresyon etkileyen etkisi azalmakta ve yeni genetik faktörler daha önemli bir rol oynamaktadır. , genetik ve çevresel korelasyonlar ile bir yaş grubundaki fenotiplerin ve zaman içinde longittudinal analizleri gerçekleştirmek Gelecekte mümkün olabilir.
Genel olarak, çalışmamız A ve C nin etkilerinin zaman içinde farklı olduğunu gösterdi. çocukluktan ergenlik dönemine kadar bu farklı risk faktörleri , bazı bireylerin niçin hayatın daha erken döneminde anksiyete ve/veya depresyonu yaşadığını kısmen açıklayabilir, bunun yanında diğer bireylerde şikayetlerin çocukluk döneminde olmayıp ergenlik döneminde başlamasını açıklayabilir.. AD ve WB için yaşa-özgü faktörler; genetik faktör yada çevresel faktörler mi olduğunu tanımlamak için ileri araştırmalara ihtiyaç vardır. yaşa özgü risk faktörleri hakkında daha fazla bilginin olması ; farklı yaşlardaki çocuklar için farklı tedavi yaklaşımları gelişmesini kolaylaştırabilir.
Anksiyete bozuklukları ve depresyon hayat boyu yaygın olarak görülmekte. prevalans çalışmaları yaşları 5 ve 17 arasında olan , çocukların yaklaşık % 8 oranında herhangi bir anksiyete bozukluğu deneyiminin olduğunu göstermiştir. Bu yaş aralığındaki bireylerin major depresyon deneyimleri yaklaşık % 5, ancak sıklığı yaşla (ergenlik döneminde pik yapmaktadır) birlikte artma eğilimindedir. yetişkin nüfusa dayalı çalışmalarda, herhangi bir anksiyete bozukluğu (panik bozukluk, fobiler, obsesif kompulsif bozukluk, ve genel anksiyete bozukluğu) ve majör depresyon için yaşam boyu yaygınlık tahminleri yaklaşık % 19 ve % 16 sırasıyla .
Uzunlamasına çalışmalarda çocukluk döneminde anksiyete bozuklukları orta düzeyde stabil olduğunu ve ileri yaşlarda diğer ruh sağlığı sorunlarının , özellikle depresyon gelişme ihtimalinin olduğunu göstermiştir. Ancak, bu çalışmalar aynı zamanda çocukluk anksiyete bozuklukları daha fazla sekel bırakmadan zamanla kaybolabileceğini ve , ileri yaşlarda, yani ergenlik sonrasında anksiyete bozukluğu olarak ortaya çıkabileceğini göstermiştir. çocukluk ya da ergenlik depresyonun etkileri daha zararlı gibi görünüyor olsa da benzer sonuçlar major depresyon için de geçerlidir. anksiyete bozuklukları içinde komorbidite ve depresyon ile anksiyete bozukluklarının komorbitidesi çocuk ve yetişkinlerin her ikisinde de sıktır. Araştırmalar buna çoğunlukla genetik risk faktörlerinin neden olduğunu düşündürmektedir.
yaşla birlikte genetik ve çevresel risk faktörlerinin etkisinde ki değişiklikler, bireylerin çocukluktan erişkinliğe süresinde anksiyete ve depresyonun farklılaşma seyrini açıklar. Özellikle, reviewler, genetik faktörlerin hem çocukluk ve erişkin dönemde anksiyete ve depresyon bireysel farklılıkların oluşmasında katkıda bulunduğunu göstermiştir. Ancak, çocukluk çağında ortak çevresel faktörlerin katkısı sınırlıdır.
Çocuk ve ergenlerde depresyon ve anksiyete için araştırmalar yapılmıştır, ancak tutarlı sonuçlar alınamamıştır. bir çok çalışmada çocuklukta ailesel benzerliğin genetik ve ortak çevresel faktörler nedeniyle olduğunu bulmak için örnekleri iki veya daha fazla yaş grublarına ayırmaktadır.ergenlik döneminde genetik faktörlerin önemli olup , ortak çevresel faktörler ise önemli değildir. ortak çevresel etkilerin azalmasıyla ilişkili olarak anksiyete ve depresyonun kalıtımında genel bir artış vardır. Bu bulgular, bir meta-analiz ile desteklenmektedir. Ancak bu çalışmaların sonuçları tutarsızdır, ayrıca çocukluktan ergenliğe gelişim döneminde genetiğin rölünde azalma , paylaşılmış çevresel faktörlerin rolünde artış olduğunu göstermiştir. Buna ek olarak, bazı çalışmalarda erkek ve kızlarda belirgin farklılıklar bildirilmişse de diğer çalışmalarda net farklılık bulunmamıştır.
Bu tutarsızlıklar ilgili fenotipleri ölçmek için farklı araçların kullanımı sonucu olabilir. Buna ek olarak,ölçümler bilgi veren kişi ve oranlama yapan kişiye göre değişmektedir (yani anne, baba, öğretmen ya da çocuğun kendisi).
anksiyete ve depresyon review çalışmaları ebeveyn derecelendirmesi baz alınarak yapılan kalıtsallık hesaplamaları , çocuk self –report’ una göre daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, ebeveyn derecelendirmesi baz alındığında ortak çevresel etkenlerin etkileme eğiliminin daha düşük düzeyde olduğu ölçülmüştür.
bir başka tutarsızlık sebebi katılımcıların yaş aralığında ki değişkenlik olabilir. Hemen hemen tüm çalışmalarda çocuklar yaşa göre iki gruba ayrılır: 11 veya 12 yaş üzeri ve altı. Dört çalışma dışlandı, bunlardan üçünün de sonuçları diğer bütün çalışmaların sonuclarından farklı olduğu bulundu. 3, 7, 10 ve 12 yaşlarda anksiyete ve depresyon için yapılan farklı çalışmalar; çocuklarda 12 yaşa kadar ortak çevre etkisinin hala devam ettiğini göstermektedir.
Böylece 11 veya 12 olan standart cut-off yaş gerçekte heterojen bir yaş grubunu oluşturabilir, bu yönden bu ortak çevresel etkiler 12 yaşındakiler için mevcut olabilir (veya daha az oranda da olabilir bir yaş grubu neden olabilir ) 12 üzerinden Çocuklarda olmaz. böylece, genetik ve çevresel faktörlerin anksiyete ve depresyon üzerine yaşla birlikte değişik etkileri olmasından dolayı, çalışmada uygun yaş dağılımını tutturmak önemlidir.
mevcut amaç, genetik ve çevresel etkenlerin anksiyete ve depresyon üzerine 12, 14 ve 16 yıllık etki sürecini çalışmaktır. monozigotik ve dizygotic Hollandalı ergen ikizlerden oluşan populasyonda, bu yaşlarda ki anksiyöz depresyon(AD) ve (WB) çekinme davranışları , self report şeklinde ölçüldü. AD ve WB , Gençler İçin Kendini Değerlendirme Ölçeğinin (Youth Self Report - YSR) alt ölçekleridir ve anksiyete bozuklukları ve depresyon DSM-IV tanıları ile ilişkilidir. Her yaşta, AD ve WB üzerinde genetik (A) ,ortak çevresel(C), benzersiz, paylaşılmamış ,çevresel(E) fakörlerin yaygın ve fenotip spesifik etkilerini ölçmek için , iki değişkenli genetik model kullanılmıştı. sonuçlara gözlemcinin olası etkileme sorununu gidermek için, bu örnek için MS ve WB hakkında 12 yaştakilerin ebeveyn raporların analiz sonuçları karşılaştırıldı.
Yöntem :Konu : ikizlerin tümü ebeveynleriyle birlikte doğumda hollanda ikiz siciline (NTR ) kaydedildi. Veliler ve öğretmenler 12 yaşından büyük ikizlerin davranışları konusunda anketi tamamladı. Bu çalışmada, 1987 ve 1996 arasında doğan ikizler katılmıştı ve YSR 'yi 12, 14 ve 16 yaşlarında tamamlamıştı . ebeveyn onam tespit sonrası, 2004 yılında başlanmıştı, anketler ergen ikizlere 14 ve 16 yaşlarında gönderilmiştir. NTR de veri toplama devam ederken, ayrıca, ikiz subsamples de diğer projelere katılmaya davet edildi. Bu projelerde, YSR verileri ikizler 12 yaşındayken elde edilmişti. Bu ikizler den, 340 ikiz , bilişsel ve hormonal ,davranış sorunları üzerinde bir projede yer almış, 806 ikiz dikkat sorunları ve hiperaktivite üzerinde proje katılmış ,392 ikiz dikkat ve yönetici işleyişi üzerinde proje katıldı. dikkat eksikliği ve hiperaktivite üzerinde projede yer alan 12 yaşındakiler ya düşük ya da yüksek dikkat sorunları puanları esas alınarak seçilmiştir. diğer 12 yaşındakilerin seçimi sadece ikametgâhlarına (Amsterdam makul seyahat mesafede) dayanıyordu. (Zygosity açıklamalar veri ayrıntılı için daha toplama belirlenmesi ve görmek Bartels ark ve Boomsma vd.) Bazı gruplar arasında örtüşme mevcut. 12 yaşında YSR de bildirilen tüm ikizlerin,% 39 ve 14 yaşında , % 21 16 yaşında YSR e döndü. 14 ve 16 yaşlarda YSR dönen ikizlerin örneklerin hiçbirinde çakışma yoktu .
araç: AD ve WB verileri self report anket olan YSR den elde edildi. YSR ,Achenbach Sisteminin kanıta dayalı değerlendirme ölçeklerinden birisidir(ASEBA).
Her ASEBA belgesi üç puanlı yanıt formatı ile 113 davranışsal öğeleri içerir. AD altölçeği 0 (hiçbir zaman), 1 (biraz ya da bazen) ve 2 (çok ya da çoğu zaman) olası cevapları olan 16 öğeden oluşmaktadır. YSR nin alt ölçeği olan AD denin puan aralığı bu nedenle 0 ile 32 arasındadır. Bu alt ölçekteki öğelere iki örnek "kendimi yalnız hissediyorum" ve "çok ağlarım" . WB alt ölçeği yedi öğeden oluşur ve aynı puanlama ve cevap şekli verilmiştir, puan aralığı 0 ile14 arasındadır. Bu altölçekteki öğelerden iki örnek "herkesten daha yanlızım" ve "konuşmak istemiyorum". İstatistiksel Analiz: AD ve WB eğiliminin bireysel farklılıklarını analiz etmek için bir eşik model kullandık, Çünkü her iki alt ölçekteki veriler pozitif eğri şeklindeydi ( L şeklinde). eşik modelin kullanımı , analiz için uygun skorların oluşturulması ,vb, gözlenen dağılımları ayrıştırmayı gerektirir ( orjinal ölçeklerin 0-14 ve 0-32 skorlarını korumak sayısal olarak pratik değildir) . Bu nedenle, her yaş grubu için , AD ve WB skorlari kabaca eşit sayıda deneği bulunan üç gruba ayrıldı. Bu anlamda; 0, 1, ve 2 ile kodlanmış sıralı fenotip skorlarına ulaştık. sorumluluk-eşikli modelde, iki eşik WB üç kategoride modele AD yi üç kategori üç kategoride ve iki eşikleri model gerektirir.**** AD ve WB skorlarının cinsiyet arasındaki farklılığını dikkate alarak kız ve erkekler için eğimleri ayrı ayrı hesapladık.
eşik modelin altında yatan Temel varsayım , araştırılan kategorik değişkenlerin devamlı latent bir eğilim temelinin olduğudur. sorumluluk standardı normal dağılım olduğu varsayılır (ortalama = 0, SD = 1). sorumluluğun bireysel farklılıkları genetik ve çevresel etkilere bağlı olarak modellenmiştir. eşik modelin benimsenmesi, genel kabul görmüş bir yolla verinin L şeklilli dağılımını analiz etmektir.
Her yaş grubunda, MZ ve DZ ikiz verileri iki değişkenli model içinde eş zamanlı analiz edildi (yani, AD ve WB dahil) . Biz ilk olarak hangi biz içinde ve özellikleri arasında ikiz polychoric korelasyonlar tahmin doymuş bir model, bırakmak monte cinsiyette ve zygosity gruplar arasındaki farklar.*** bu sonuca ulaşmak için Mx yazılım paketini kullandık.
, kişisel varyansları ve kişiler arasındaki kovaryans üzerinde genetik ve çevresel faktörlerin göreceli etkisini MZ ve DZ ikiz çiftleri için korelasyonları için değerlendirmek doğru bir ilk adım teşkil etmiştir.*** MZ ikiz çiftleri genetik olarak özdeştir, DZ ikizler ve ikiz olmayan kardeşler genetik materyali ortalama % 50 üzerinde paylaşmaktadır. eğer kesin kişisl özellik için MZ ikiz korelasyonu DZ ikiz korelasyonundan yüksekse ; genetik faktörlerinin(A) iki fenotip kişisel özelliklerinin varyans ve kovaryanslarına katkıda bulunduğu sonucunu çıkarırız. eğer DZ korekasyonları MZ korelasyonunun yarısıdan yüksek çıkarsa , aynı ailedeki bireylerin çevresel etkenleri (C) paylaşmış olduğu anlamına gelir. sonuç olarak, paylaşılmamış çevresel etkenlerin (E) varyansını genetik veya paylaşılmış çevresel etkenlerinden dolayı olmadığına bağlarız. Bunlar aile üyeleri tarafından paylaşılmayan çevresel etkilerdir. paylaşılmayan çevresel varyans komponenti ayrıca ölçüm hatası varyansı da içerir.
yanısıra, Mx de yapısal eşitlik modellemesinin kullanılmasıyla , genetik iki değişkenli modelleri verilere uyarladık. genetik modelin grafik gösterimi Şekil 1'de verilmiştir. The amount of variance in a single trait and covariance between traits due to A, C, and E can be calculated from the factorloadings a, c, and e. a, c ve e parmetrelerinin hesaplamarı cinsiyete göre farklılık göstermesine izin verdi Bu modelin sonuçları bize genetik ve çevresel korelasyonlar içine AD ve WD arasındaki fenotipik korelasyonu yıkmamıza imkan verir.
analizleri, ham verileri olasılık hesaplaması kullanılarak Mx de uyguladık. anlamda iç içe olan birçok modeli düzelttik ,parametrelerde daha fazla kısıtlama log-olabilirlik oran testi (LRT log-likelihood ratio test)) istatistiği incelenmesi ile (iç içe) modeller arasındaki farklar değerlendirdik. Bu iki modelin maksimum log-likelihoods değerlerinde eksi iki kat fark var. Asimptotik bu istatistik bir X2 dağılımı var ,serbestlik derecesi (df) iki model rasındaki farkı eşitler . istatistikle ilgili p değeri bizim seçtiğimiz alfa .05 değerinden büyükse, bu kısıtlamaların daha cimri modeli ile ilişkili savunulabilir olduğu sonucuna varmışlardır.
İlk olarak, A, C ve E nin göreceli etkisinin cinsiyet farklılıkları ve parametre zorlayıcı test edilmiştir a, ve e cinsiyet üzerinden a,c, ve e parmametrelerin zorlayıcılığı ölçülmüş , eşit ve test olup bu sınırlama, uyumun iyiliği azalma neden olmak c tahmin ediyor. WB ve ADnin altında yatan sorumluluk total varyansı 1 de sınırlandırıldı o varyans : (E)=1-(var(A)+var(C)). sonuç olarak, genetik yapıdaki cinsiyet farklılıkları test edildiğinde, test 7df. sahipti. İkincisi, genetik ve çevresel parametrelerin istatistiksel önemi,onların 0 da sınırlama test edilerek yapılması.
sonuç: tanımlamalar: tablo 1 de tamamlanmış ve tamamlanmamış ikiz çiftlerin zigosit ve yaş fonksiyonu olarak verilmiştir. sırasıyla; yaşları 12, 14, ve 16 yıl, toplam örnek olarak 726 erkek ve 744 kız, 801 erkek ve 1038 kız ve 903 erkek ve 1120 kızlardan oluşuyordu. yıllara göre ,Her yaş grubunda yaş ortalaması 11.9 (SD = 0.52, range 11 to 13), 14.1 (SD = 0.41), ve 16.7 (SD = 0.90, range 16 to 19). şekil 2 AD ve WB üzerindeki yaş ve cinsiyet fonksiyonun ortalama skorlarını göstermektedir. kızlar erkeklere göre daha yüksek skora sahip, genel olarak skorlar yaşla birlikte artma eğilimdedir. Bu sonuçlar ışığında,her cinsiyet ve yaş grubuna göre eşik değerler hesaplandı. AD ve WB arasında fenotipik korelasyonlar tüm yaşlarda her iki cinste de yüksekti ; 0,59 ile 0,69 aralığında bulundu.
genetik analiz: tablo 1 de yaş, cindiyet ve zigosit fonksiyonu olarak ikiz korelasyonunu göstermektedir. Her yaşta, MZ korelasyonları DZ korelasyonlarından daha yükseti, yani genetik faktörlerin AD ve WB de bireysel farklılıklara katkısının olduğunu göstermektedir. Ancak, 12 yaşında MZ korelasyonlar düşüktü, iki kat kadar DZ korelasyonlar yüksek , bu yaş gurubunda ortak çevresel etkilerin mevcut olabileceğini göstermektedir . Çapraz-kişisel özellik , çapraz-ikiz korelasyonları büyük ölçüde aynı paternleri gösterdi.
tüm 3 genetik model ve altmodellerin kümesinin uygun istatistikleri tablo 2 de bulunabilir. herhangi bir yaşta ki A,C ve E nin etkilerinde anlamlı cinsiyet farkılılıkları yoktu (tüm P değerleri > .05). At age 12, neither effect of A nor C could be dropped from the model (?2(3) = 10.4, p = .02, and ?2(3) = 20.6, p < .01, respectively). Bu 12 yaşda hem genetik hem de paylaşılan çevresel etkisini AD ve WB fenotipik varyansına katkılarının olduğu anlamına gelir. AD'da A için açıklanan varyans %35, C için %21, WB de ölçülenler ise sırasıyla %3 ve %38 dir. At age 14 and 16, the C component could be dropped from the model (?2(3) = 0, p = 1.00, and ?2(3) = 0.8, p = .84). genetik faktörlerin 14 ve 16 yaşlarda AD ve WB üzerindeki etkisi %37 - %67 aralığındaydı. tablo 3 ; genlerin, paylaşılan ve paylaşılmayan çevresel etkilerin güvenirlik aralığı ile ilgili hesaplamaları içerir.
YSR AD ve WB ölçekleri yüksek korelasyon gösterdiği saptandı. Bu ilişki çoğunlukla ortak genler ile açıklanmıştır. genetik faktörler arasındaki korelasyonlar 12 yaşında 1.0 , 14 ve 16 yaşda 0.85 idi. 12 yaşdaki korelasyon ile ortak çevrelerin AD ve WB yi etkilemesi ayrıca 1.0 idi. Benzersiz çevresel faktörler daha az korelasyonlu, yaklaşık 0.5 ölçüldü.
tartışma: bu çalışmanın amacı yaş spesifik genetik ve çevresel etkenlerin ergenlik süresince depresyon ve anksiyete üzerine etkisini anlamayı sağlamaktı. ulaştığımız sonuçlar 12 yaşta AD ve WB nin ailesel kümelenmesinin nedeni genetik ve ortak çevresel risk faktörleri ,oysa 14 ve 16 yaşlarda ailesel kümelenmelerin nedeni sadece genetik faktörler olduğunu göstermiştir. benzer olmayan çevresel faktörlerin 12 ile 16 yaşlarda rol almasıyla değişiklik bulunmadı , yaklaşık olarak AD için 0.4 ve WB için 0.5 hesaplanan varyanslar bunu açıklamaktadır. A ve C nin etkileri yaşa bağlı değişikliklerin olduğunu bir çok araştırma aynı fikirdedir, bu çalışmalar anksiyete ve depresyon üzerinde genetik ve çevresel etkileri çocukluk ve ergenlik arasındaki farklılıkları göstermektedir.
grupların dar yaş aralığı nedeniyle, C nin etkisinin 12 yaş sonrasında azalma oluştuğunu gösterebiliriz . C nin etkisindeki benzer bir azalmayı da obsesif kompulsif belirtiler açısından bildirilmiştir. hayatın bu döneminde anksiyete ve depresyon risk faktörlerinin göreceli katkılarındaki değişimini çeşitli açıklamalar mümkün olabilir. Biri, ergenlik başlangıcı ve hormonal değişiklikler gen ekspresyon değişiklikler oluşturarak anksiyete ve depresyonun riskini etkilemekte, yeni genlerin ekspresyonu veya diğer genlerin ekspresyonu daha yüksek düzeye gelmektedir.. Bu durumda, AD ve WB risk faktörlerindeki değişim, puberte başlangıcı senkronizasyonunda artma veya azalma olabilir. bu hipotezi pubertal fiziksel değişiklikler hakkındaki self report verilerini inceleyerek araştırdık. Genetik analizler 12 yaş sonrası C de düşüş meydana geldiğini göstermektedir. bu nedenle; eğer puberte başlangıcındaki hormonal değişimler C deazalma , A da artma da rol almsasında sorumluysa , 12 yaşındaki ikizlerin çoğu prepuberte olacaktır. Ancak, durum böyle değildi: self reportlara göre, 12 yaşındaki ikizlerin sadece yaklaşık % 10 u Tanner evre 1 görünmekteydi. (pubik kıllanma veya meme gelişimi yok ) . Böylece, mevcut 12 yaşındakilerin % 90 da, ergenlik çoktan başlamıştı. Başka bir açıklama ise C d ki azalmanın nedeni , ebeveyn kontrol düzeyinde ve evde ve co-twin ile birlikte geçirilen zamanın giderek azalması. Bu hipotez daha ileri araştırma gerektirmektedir.
hem AD ve WB üzerinde 12 yaşdaki çoçukarın ebeveyn değrlendirmesi ile ilgili benzer analizlerin sonuçları mevcut olduğundan, bu sonuçlar ile bizim sonuçları karşılaştırabiliriz. A ve C nin 12 yaşdaki AD , WB üzerindeki hesapladığımız etkiler ile ebeveyn raporları kullanılarak elde edilenler benzemekte. Only with respect to WB was the present estimate of the effect of C higher than that reported by Hoekstra et al., who found very little influence of C in the maternal ratings and an influence on the parental ratings amounting to approximately 15% of the variance. Bu sonuçlar ebeveyn değerlendirmesi kullanılan önceki çalışmaların sonuçları ile uyumludur. Bu çalışmalarda, C nin etkisi küçük ya da yoktu.
diğer çalışmalarla sonuçlardaki tutarsızlığa, çalışmadaki katılımcıların yaş aralığında ki varyasyonlar neden olmuş olabilir. Diğer birçok çalışmalarda, yaş aralıkları, mevcut yaş aralığından daha geniştir. Ancak, bu yüzden Kendler ark açıklamaz. ve Legrand ve ark. A ve C nin ölçümlerinde herhangi bir yaş farkı bulunmadı, Gjone ark ise yaşla birlikte C nin etkisinde bir artış buldu. Kendler ve ark. aslında yaşla C nin etkilerini test etmedi, bu yüzden bazı sonuçları kaçırmış olabilir. Ayrıca self report a ek olarak ebeveyn rapor kullandılar. Legrand ark bulduğu yaşa özel etkilerin eksikliğin için net bir açıklama mevcut değil. Ayrıca Gjone ve ark. Norveçli ikiz örneklerinde bulduğu 14-15 yaşlarda ki C nin etkisi için net bir açıklaması mevcut değil. Ancak, en azından mevcut Hollanda örnekleri ile karşılaştırıldığında, kültürel farklılıklar bir rol oynayabilir.
AD ve WB kalıtım hesaplamalarında cinsiyetin hiçbir etkisini bulamadık. literatür bu noktada karışıktır. Çoğu çalışmalarda kızlarda yüksek kalıtım tahminleri bildirilmekte , erkeklerde daha yüksek kalıtım tahminleri ve genel olarak cinsiyetin olmadığında da yüksek bildirilmiş. Bu tutarsızlığa fenotiplerin etkinlikleri ve heterojen farklılıkları neden olabilir.
Bu çalışmanın sınırlılığının birisi ; longitudinal analiz yapmak için örneklerin ötüşmesi çok az olmasıdır. longitudinal analizlerde ,ayrıca benzer / farklı genetik veya çevresel faktörlerin AD ve WB yi zamanla etkilemesini araştırmak mümkündür. isveçli ikiz çalışmasının longitudinal analizleri ; genetik faktörlerin ankisiyete ve depresyon üzerine çocukluk ve ergenlikte farklı etkilerinin olduğunu göstermişti. genetik faktörler çocukluk döneminde anksiyete ve depresyon etkileyen etkisi azalmakta ve yeni genetik faktörler daha önemli bir rol oynamaktadır. , genetik ve çevresel korelasyonlar ile bir yaş grubundaki fenotiplerin ve zaman içinde longittudinal analizleri gerçekleştirmek Gelecekte mümkün olabilir.
Genel olarak, çalışmamız A ve C nin etkilerinin zaman içinde farklı olduğunu gösterdi. çocukluktan ergenlik dönemine kadar bu farklı risk faktörleri , bazı bireylerin niçin hayatın daha erken döneminde anksiyete ve/veya depresyonu yaşadığını kısmen açıklayabilir, bunun yanında diğer bireylerde şikayetlerin çocukluk döneminde olmayıp ergenlik döneminde başlamasını açıklayabilir.. AD ve WB için yaşa-özgü faktörler; genetik faktör yada çevresel faktörler mi olduğunu tanımlamak için ileri araştırmalara ihtiyaç vardır. yaşa özgü risk faktörleri hakkında daha fazla bilginin olması ; farklı yaşlardaki çocuklar için farklı tedavi yaklaşımları gelişmesini kolaylaştırabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder