ERİNLİK VE DELİKANLILIK DÖNEMİ
Erinlik çağı (ortalama 12-15 yaşlar) bedensel, cinsel ve ruhsal olarak belirgin değişikliklerin olduğu dönemdir. Delikanlılık (15- 20 yaşlar) ise erinliğin ardından erişkinlik çağına kadar uzanan dönemdir. Aslında bu dönemin ergenlik öncesi, erken-orta-geç ergenlik ve hatta ergenlik sonrası şeklinde bölümlere ayrıldığı da olur. Bu dönemde her şey değişmektedir. Vücudu kendine yabacılaşmakta ve kendilik algısı yeni bir tasarıma dönüşmektedir. Tüm ergenler yoğun fiziksel değişime adapte olurken, ruhsal gelişim olarak tam bir karmaşanın içindedir. Erinlik, erkek ve kızda hızlı büyümenin olduğu, birincil ve ikincil cinsel yapıların hızla geliştiği yaşları kapsar. Delikanlılık çağında da büyüme ve gelişme sürer fakat hızı azalmıştır.
Ergenlik dönemi erken, orta ve geç olmak üzere de üç alt evreye ayrılır
1)ERKEN ERGENLİK DÖNEMİ (12-14 YAŞ)
Çocuk kimliğinin kaybı ve beden görünümünde değişiklikler başlar. Sınırları test eder ve ebeveyn otoritesine karşı gelme eğilimi vardır. Kimlik mücadelesi gelişmeye başlar. Sözel ifade yeteneğinde artışa karşın kendini daha çok eylemlerle anlatır. Çalışma yeteneği artar, sıklıkla şimdi ve yakın gelecekle ilgilidir. Ebeveynlere zaman zaman kabalık gösterebilir, onların mükemmel olmadıklarını anlar, ebeveynler dışında da sevecek kişiler arar. Huysuzluk ve çocuksu davranışlara dönme eğilimi vardır. Yakın arkadaşlıklar önem kazanır, arkadaş grupları ilgi ve giyimi etkiler, aynı cinsiyetten arkadaş ve grup aktiviteleri tercih edilir. Cinsel gelişimde kızlar erkeklerin önündedir. Bir yandan utangaçlık, mahcubiyet, alçakgönüllülük gösterirken gösteriş yapma eğilimleri de olabilir. Kişisel gizlilik gereksinimi ve bedenle denemeler (mastürbasyon) başlar. Normal olma kaygıları vardır. Sigara, alkol ve diğer maddeleri deneyebilirler.
2)ORTA ERGENLİK DÖNEMİ (14-17 YAŞ)
Entelektüel uğraşlar artar, cinsel ve agresif dürtülerini yaratıcı alanlara dönüştürebilir. İdealler geliştirip rol modelleri seçer ve amaç belirleme yeteneğinde artış olur. Kendilik algısında zayıflık ile gerçekdışı yüksek beklentiler arasında gidip gelme olabilir. Bağımsızlık mücadelesini ebeveynlerin engellediğinden yakınabilir. Bedenle ve görünümle ilgili uğraşları olabilir ve bedenine yabancılık hissedebilir. Ebeveynleri küçümseme eğilimi ve emosyonel olarak onlardan uzaklaşma çabaları doğaldır. Ebeveynlerden ruhsal olarak ayrılma sonucunda üzüntü dönemleri yaşanabilir. Karşı cins arkadaşlık ilişkileri ve grup ilişkilerine yönelme vardır. Grup kimliğinin önemi giderek artar. Arkadaşlık ilişkileri, erken ergenliğe göre daha yüzeyel ve güvensiz olabilir. Günlük tutmayı da içerebilen, iç yaşantılarını inceleme gereksinimi vardır. Aşk ve tutku hisleri, cinsel çekicilikle ilgili kaygılar, sık değişen ilişkiler görülebiir. Eşcinsellik korkuları birlikte karşıcinselliğe yönelme olur.
3)GEÇ ERGENLİK DÖNEMİ (17-19 YAŞ)
Daha sağlam kimlik yapısı, doyumu erteleyebilme, emosyonel stabilite gelişir. Duygularını sözel olarak anlatabilme ve mizah yeteneğinde artma vardır. Kapsamlı düşünebilme yeteneği gelişir ve kalıcı ilgiler başlar, mesleğe yönelir. Amaçlar belirleyip bu yolda ilerleyebilir, bağımsız olarak kararlarını alabilmeye başlar. İçgörü gelişimi artar, kişisel saygınlık ve kendine güvene önem verir. Başkalarına ve geleceğe duyduğu ilgi artar ve yaşamdaki rolünü düşünmeye başlar. Sosyal kurum ve kültürel gelenekleri kabul etme eğilimi olur. Ciddi ilişkilerle ilgili kaygıları vardır. Cinsel kimliğini netleştirir. Tutku ve aşk duyguları geliştirir.
Freud’a göre ergenin gelişimi değişen dürtülerin yarattığı ruhsal enerjinin duyguları yönlendirmesine bağlıdır.
Anne babaya bağımlıktan kurtulma, cinsel kimliği kabullenme, toplumsal yerini araştırma ve bir mesleğe yönelme çabalarının gösterildiği dönemdir.
Benlik ve kimlik gelişiminin olduğu dönemdir. Kimlik gelişimi açısından en önemli evrelerden biridir. Birinci kimlik evresini anal dönemde ebeveynin etkisiyle oluşturan çocuk, ikinci kimlik evresinde kendini, kendi iradesiyle yeniden yapılandırmak gibi bir şansa sahip olmaktadır.
Bu evrenin en temel özelliği haz kaynağının olgun bir cinselliğe ve karşı cinse yönelmiş olması ve de birey olarak varlığının toplum tarafından onanmasıdır. Haz yönelimi birçok alana bölünmüş olsa da esas ana eksiklik cinsel ilişkiye odaklı ve mastürbasyon ağırlıklı cinsel tatmin yönündedir. Bu dönemde ergen şaşkındır, dağınıktır ve rastgele bir devinim yapar gibi görünmektedir. Karşısında aşması gereken yüzlerce soru ve sorun vardır. Burada iki temel probleme çözüm bulmak zorundadır: Cinsel kimliğin netleşmesi ve kimlik bocalamasından kurtulması
Cinsel kimlik oluşma süreci, bir yandan hem ebeveyn imgelerinden hem de çocuksu tümgüçlülükten vazgeçmeyi gerektiren bir yas uğraşı, diğer yandan da cinsel nesne seçimini dayatan bir zorunluluğun karşılıklı etkileşimleriyle gerçekleşir. Genital sistemin fizyolojik olgunluğu ve hormonal sistemler, libidinal güdüler başta olmak üzere güdülerin artmasına neden olur. Bu da kişilik organizasyonunda bir gerilemeye yol açar. Bu dönem hızlı büyüme, cinsel dürtü artışı, kimliğin henüz olgunlaşmamış olması ve toplumsal yerin henüz kesinleşmemesi, aileye bağımlılığın sürmesi gibi etkenler nedeniyle sorunlarla dolu fırtınalı bir dönemdir. Cinsel duyumları ve arzuları çok yoğundur. Hızlı büyüme ve cinsel dürtülerin taşması ile ilgili duygusal coşkular, düşünsel bocalamalar ortaya çıkar.
Ergenlik dönemine ulaşıldığında id, ego, süperego dürtüsel enerjiyle doludur, bu enerji bilinç dışı ve hemen doyum bekleyen seksüel enerjidir. Latent dönemde kurulmuş olan id-ego-süperego dengesi bozularak stres ve karmaşa ortaya çıkar. Cinsel gereksinim ve fanteziler daha belirgin hale gelerek, sosyal beklentiler, kısıtlamalar ve süperego ile çatışır.
Dürtü nesnesi karşı cinstir. Ancak haz karşı cinse yönelirken bunu engelleyen içsel ve dışsal dinamikler bu süreci bloke edebilmekte ve cinsel kimlik yapılanmasında değişimler ortaya çıkabilmektedir. Süperegosu yoğun ve cinsel duygularına tabu olarak yaklaşmış bir kültürel atmosfer içindeki ergen bu tip arzular ve hislere yöneldiği için kendi kendini suçlayacak, aşağılayacak ve utanç duyguları içine düşecektir. Veya tamamen bunları yadsıyacak ve cinsel kimliğin varlığını bir nevi reddedecektir. Bu da kendisini gerçeklikten uzak rahip-rahibe yaşantısına sürükleyecektir. Haz yönelimi açısından ergenin yönelimi her ne kadar karşı cinsle iletişim kurup cinselliği yaşamak ekseninde ise de haz kaynağının diğer tatmin yollarından da yaralanmaya çalışacaktır. (fiziksel güzellik, sportmen vücut, sınıf içindeki başarı ve her hangi bir hobideki üstünlük) Ergenliğin bir kriz ya da ucu açık bir süreç olarak tasarlanmasına neden olan artan dürtülerle savunma mekanizmaları arasındaki uyumsuzluktur. Dürtüsel uyanış latans dönemde küllenmiş olan ödipal sorunların alevlenmesi yanı sıra daha önceki evrelere ait çatışmaları da güncelleştirebilir. (anoreksiya nevroza, bulimia, madde kullanımı vb.) Bu çatışmaları çözmek için başvurulan ilkel savunma mekanizmaları (ayırma, inkar, yüceleştirme, değersizleştirme) sıklıkla psikotik ya da sınır görünümlü tabloların ortaya çıkmasına neden olur. Kimi zaman eyleme geçme çatışmaların zihinsel düzeyde yaşanmasından kaçınma yolu olarak ortaya çıkabilir. Ödipal duygular, ensest eğilimler yeni baştan yaşanırken delikanlı derin bocalamalara ve kaygıya kapılıp ailesinden uzaklaşma eğilimi gösterebilir. Henüz aile dışındaki ilişkiler cinsel açıdan pek güven, cesaret verici olmadığından delikanlının kendi kendini doyurmaya çalışması, düşlerinde yakınlarını görmesi, düşlemlerinde onlara cinsel duygular duyması doğaldır. En yakın çevresindeki karşı cinsten cinsel nesnelere yönelim yaparken bu dürtülerini bilinçdışında tutmaya çalışacaktır. Bu dürtüler zaman zaman kendilerini rüyada aktive ederken, zaman zaman flashbackler halinde zihne hücum edebilecektir. Bu yoğun çatışmanın etkisi altında suçluluk duygusundan intihara kadar gidebilecek tepkiler gösterebilecektir. Tüm bu sıkıntıları başarı ile atlatmış ve kendi cinsel kimliğinden emin olmuş bir ergen dışarıdaki karşı cinsten bir nesneye yönelecektir. Bu durumda tehlike daha azdır ve sağlıklı bir gelişimin işaretidir.
Cinsel kimlik formatının tamamlanması kültürden kültüre değişikliler arz edebilir. Ancak bizim gibi geçiş kültürü yaşayan toplumlarda bu dönem ergenler için çok daha ciddi sorunları ve çatışmaları barındırmaktadır, çünkü bizim toplumsal değer yargımıza göre bu evre flörtlükle sınırlı kalmalıdır. Yine ergenin yetiştirildiği aile kültür ortamıyla eğitim gördüğü kurumsal yapı arasında karşı cinse yaklaşım anlayışındaki tutarsızlık gençte çok ciddi bocalama ve bunalımlara neden olur. Genç, dalgalanan duygular, değişken düşünce ve eylemler içinde kolay anlaşılabilir biri değildir. Zaman zaman yalnız, kimsesiz ve güvensizdir.
Kimi ruhsal bozuklukların (psikozlar, nevrotik durumlar, kişilik bozuklukları gibi) kimi yatkın kişilerde duygusal ve düşünsel yönden böyle bocalamalı bir dönemde ortaya çıkmasını doğal görenler vardır. Önemli sorun uyum bozukluklarının gerçekten bu çağa özgü bir bocalama mı, yoksa daha derin ruhsal bir bozukluk mu olduğunun saptanmasındadır. Kimlik dönemeci ve kimlik karmaşasını ağır ruhsal bozukluklardan ayırt edebilmek için delikanlının dünyasını tanımak ve izlemek gerekir.
Bu dönemin amacı bağlanılan ve bağımlılık gösterilen ebeveynlerden ayrılmak ve olgun, aile dışı ilişkilere başlamaktır. Bununla ilişkili olarak olgun kişisel kimlik duygusu kazanılır ve kabul edilir. Sosyal beklentiler ile kültürel değerlerin yeni uyumsal bütünleşmeye olanak tanınmasıyla erişkin rolü biçimlenir. Önceki dönemlerin başarılı çözümü ve bütünleşmiş olması kişiliğin tam olarak olgunlaşmasını, doyumlu cinsel yaklaşım, kendiliğin bütünleşmesini ve sürekli kimlik duygusunu sağlar. Böyle bir kişi kendiliğin gerçekleşmesinde doyma ulaşır ve çalışma alanında, anlamlı amaçlarda ve değerlerde, sevgide, yaratıcılık ve üreticilikte başarılı olur.
Patolojik Özellikler:
Gelişimin bu döneminde başarılı çözümün elde edilmesindeki sorunlar çok yönlü ve karmaşıktır. Eğer ergenlik dönemindeki gelişmede, cinsel kimlik, sosyal etkinlik ve bağlanmanın sonlanması gibi çözümler olmamışsa eksiklikler görülür. Bu eksiklikler tüm psikoseksüel spektrumun kalıntılarının nedeni de olabilir. Daha önceki dönemlerde başarılı olmayan çözümler ve çeşitli dönemlerdeki saplantılar erişkin kişiliğinde patolojik görünümler doğurur.
Ergenliğin başarısız çözümü ile ilgili çok özel bir eksiklik kimlik karmaşasıdır. Karşı cins tarafından reddedilme, aşağılanma, dışlanma, hakarete maruz kalma, hatta saldırıya uğrama ergenin girişimci ruhunun kırılarak içine kapanık, değersizlik hislerinin ve yetersizlik duygularının oluştuğu bir kimlik bunalımına girebilir. Özellikle de aile ortamında saygın bir konumu bulunmayan, onanmayan ergende karşı cinsle ilgili girişimlerde başarısızlık kimlik krizi veya bocalamasına neden olacaktır, özgüven duygusu gelişmeyecektir. Burada ergen cinsel dürtülerini tatmin etmek için düşünce ve eylemlerinin büyük bir kısmını bu alana kilitleyebilir bu da ergeni realiteden uzaklaştırabilir.
Olgunlaşmış cinsel yaşamın getirmiş olduğu keyfi yaşayan ergen toplumsal yaşamındaki stres, bunaltı, değersizlik, yetersizlik ve başarısızlık duygularının getirmiş olduğu rahatsızlıktan arınmak için mastürbasyona ve pornografiye yönelebilir. Böylece stresin çözümü doğrudan cinsel hazla tedavi edilmeye çalışılacaktır. Bu da ergeni toplumsal yaşamdan uzaklaştıracak ve gerçekçi olmayan bir dünyaya mahkum bırakacaktır.
Bağımsızlığını kazanma ve bireysel kimliğini edinme yolundaki ergenle ailesinin yaşadığı çatışma yoğun ve şiddetli ise davranış sorunlarıyla birlikte, evden kaçma, erken evlilik, dini gruplara yönelme, okul reddi, ilaç/madde kullanımı gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu dönemde anne baba tutumu baskıcı ise ileri derecede öfke ve kızgınlığa, sevgiyi geri çekmek gibi duygusal cezalar kaygı düzeyinin yükselmesine yol açar. Bağırmak, küfretmek, aşağılamak gibi olumsuz uyarılar karşı gelme, dürtüsellik, antisosyal davranışlar, öfke ve kızgınlık duygularını artırır. Ergene aşırı değerler yükleme bireyselleşme yolundaki gelişimini olumsuz etkileyebilir. Ebeveynin otoriter, baskın tutumu ergenin kendi başına karar verme ve bağımsızlaşmasını sınırlandırır. Ergen ve ailesi arasındaki ilişkilere bakıldığında genelde ergenin bağımsız birey olma yolundaki çabalarının ketlendiği dikkati çeker.
Erinlik çağı (ortalama 12-15 yaşlar) bedensel, cinsel ve ruhsal olarak belirgin değişikliklerin olduğu dönemdir. Delikanlılık (15- 20 yaşlar) ise erinliğin ardından erişkinlik çağına kadar uzanan dönemdir. Aslında bu dönemin ergenlik öncesi, erken-orta-geç ergenlik ve hatta ergenlik sonrası şeklinde bölümlere ayrıldığı da olur. Bu dönemde her şey değişmektedir. Vücudu kendine yabacılaşmakta ve kendilik algısı yeni bir tasarıma dönüşmektedir. Tüm ergenler yoğun fiziksel değişime adapte olurken, ruhsal gelişim olarak tam bir karmaşanın içindedir. Erinlik, erkek ve kızda hızlı büyümenin olduğu, birincil ve ikincil cinsel yapıların hızla geliştiği yaşları kapsar. Delikanlılık çağında da büyüme ve gelişme sürer fakat hızı azalmıştır.
Ergenlik dönemi erken, orta ve geç olmak üzere de üç alt evreye ayrılır
1)ERKEN ERGENLİK DÖNEMİ (12-14 YAŞ)
Çocuk kimliğinin kaybı ve beden görünümünde değişiklikler başlar. Sınırları test eder ve ebeveyn otoritesine karşı gelme eğilimi vardır. Kimlik mücadelesi gelişmeye başlar. Sözel ifade yeteneğinde artışa karşın kendini daha çok eylemlerle anlatır. Çalışma yeteneği artar, sıklıkla şimdi ve yakın gelecekle ilgilidir. Ebeveynlere zaman zaman kabalık gösterebilir, onların mükemmel olmadıklarını anlar, ebeveynler dışında da sevecek kişiler arar. Huysuzluk ve çocuksu davranışlara dönme eğilimi vardır. Yakın arkadaşlıklar önem kazanır, arkadaş grupları ilgi ve giyimi etkiler, aynı cinsiyetten arkadaş ve grup aktiviteleri tercih edilir. Cinsel gelişimde kızlar erkeklerin önündedir. Bir yandan utangaçlık, mahcubiyet, alçakgönüllülük gösterirken gösteriş yapma eğilimleri de olabilir. Kişisel gizlilik gereksinimi ve bedenle denemeler (mastürbasyon) başlar. Normal olma kaygıları vardır. Sigara, alkol ve diğer maddeleri deneyebilirler.
2)ORTA ERGENLİK DÖNEMİ (14-17 YAŞ)
Entelektüel uğraşlar artar, cinsel ve agresif dürtülerini yaratıcı alanlara dönüştürebilir. İdealler geliştirip rol modelleri seçer ve amaç belirleme yeteneğinde artış olur. Kendilik algısında zayıflık ile gerçekdışı yüksek beklentiler arasında gidip gelme olabilir. Bağımsızlık mücadelesini ebeveynlerin engellediğinden yakınabilir. Bedenle ve görünümle ilgili uğraşları olabilir ve bedenine yabancılık hissedebilir. Ebeveynleri küçümseme eğilimi ve emosyonel olarak onlardan uzaklaşma çabaları doğaldır. Ebeveynlerden ruhsal olarak ayrılma sonucunda üzüntü dönemleri yaşanabilir. Karşı cins arkadaşlık ilişkileri ve grup ilişkilerine yönelme vardır. Grup kimliğinin önemi giderek artar. Arkadaşlık ilişkileri, erken ergenliğe göre daha yüzeyel ve güvensiz olabilir. Günlük tutmayı da içerebilen, iç yaşantılarını inceleme gereksinimi vardır. Aşk ve tutku hisleri, cinsel çekicilikle ilgili kaygılar, sık değişen ilişkiler görülebiir. Eşcinsellik korkuları birlikte karşıcinselliğe yönelme olur.
3)GEÇ ERGENLİK DÖNEMİ (17-19 YAŞ)
Daha sağlam kimlik yapısı, doyumu erteleyebilme, emosyonel stabilite gelişir. Duygularını sözel olarak anlatabilme ve mizah yeteneğinde artma vardır. Kapsamlı düşünebilme yeteneği gelişir ve kalıcı ilgiler başlar, mesleğe yönelir. Amaçlar belirleyip bu yolda ilerleyebilir, bağımsız olarak kararlarını alabilmeye başlar. İçgörü gelişimi artar, kişisel saygınlık ve kendine güvene önem verir. Başkalarına ve geleceğe duyduğu ilgi artar ve yaşamdaki rolünü düşünmeye başlar. Sosyal kurum ve kültürel gelenekleri kabul etme eğilimi olur. Ciddi ilişkilerle ilgili kaygıları vardır. Cinsel kimliğini netleştirir. Tutku ve aşk duyguları geliştirir.
Freud’a göre ergenin gelişimi değişen dürtülerin yarattığı ruhsal enerjinin duyguları yönlendirmesine bağlıdır.
Anne babaya bağımlıktan kurtulma, cinsel kimliği kabullenme, toplumsal yerini araştırma ve bir mesleğe yönelme çabalarının gösterildiği dönemdir.
Benlik ve kimlik gelişiminin olduğu dönemdir. Kimlik gelişimi açısından en önemli evrelerden biridir. Birinci kimlik evresini anal dönemde ebeveynin etkisiyle oluşturan çocuk, ikinci kimlik evresinde kendini, kendi iradesiyle yeniden yapılandırmak gibi bir şansa sahip olmaktadır.
Bu evrenin en temel özelliği haz kaynağının olgun bir cinselliğe ve karşı cinse yönelmiş olması ve de birey olarak varlığının toplum tarafından onanmasıdır. Haz yönelimi birçok alana bölünmüş olsa da esas ana eksiklik cinsel ilişkiye odaklı ve mastürbasyon ağırlıklı cinsel tatmin yönündedir. Bu dönemde ergen şaşkındır, dağınıktır ve rastgele bir devinim yapar gibi görünmektedir. Karşısında aşması gereken yüzlerce soru ve sorun vardır. Burada iki temel probleme çözüm bulmak zorundadır: Cinsel kimliğin netleşmesi ve kimlik bocalamasından kurtulması
Cinsel kimlik oluşma süreci, bir yandan hem ebeveyn imgelerinden hem de çocuksu tümgüçlülükten vazgeçmeyi gerektiren bir yas uğraşı, diğer yandan da cinsel nesne seçimini dayatan bir zorunluluğun karşılıklı etkileşimleriyle gerçekleşir. Genital sistemin fizyolojik olgunluğu ve hormonal sistemler, libidinal güdüler başta olmak üzere güdülerin artmasına neden olur. Bu da kişilik organizasyonunda bir gerilemeye yol açar. Bu dönem hızlı büyüme, cinsel dürtü artışı, kimliğin henüz olgunlaşmamış olması ve toplumsal yerin henüz kesinleşmemesi, aileye bağımlılığın sürmesi gibi etkenler nedeniyle sorunlarla dolu fırtınalı bir dönemdir. Cinsel duyumları ve arzuları çok yoğundur. Hızlı büyüme ve cinsel dürtülerin taşması ile ilgili duygusal coşkular, düşünsel bocalamalar ortaya çıkar.
Ergenlik dönemine ulaşıldığında id, ego, süperego dürtüsel enerjiyle doludur, bu enerji bilinç dışı ve hemen doyum bekleyen seksüel enerjidir. Latent dönemde kurulmuş olan id-ego-süperego dengesi bozularak stres ve karmaşa ortaya çıkar. Cinsel gereksinim ve fanteziler daha belirgin hale gelerek, sosyal beklentiler, kısıtlamalar ve süperego ile çatışır.
Dürtü nesnesi karşı cinstir. Ancak haz karşı cinse yönelirken bunu engelleyen içsel ve dışsal dinamikler bu süreci bloke edebilmekte ve cinsel kimlik yapılanmasında değişimler ortaya çıkabilmektedir. Süperegosu yoğun ve cinsel duygularına tabu olarak yaklaşmış bir kültürel atmosfer içindeki ergen bu tip arzular ve hislere yöneldiği için kendi kendini suçlayacak, aşağılayacak ve utanç duyguları içine düşecektir. Veya tamamen bunları yadsıyacak ve cinsel kimliğin varlığını bir nevi reddedecektir. Bu da kendisini gerçeklikten uzak rahip-rahibe yaşantısına sürükleyecektir. Haz yönelimi açısından ergenin yönelimi her ne kadar karşı cinsle iletişim kurup cinselliği yaşamak ekseninde ise de haz kaynağının diğer tatmin yollarından da yaralanmaya çalışacaktır. (fiziksel güzellik, sportmen vücut, sınıf içindeki başarı ve her hangi bir hobideki üstünlük) Ergenliğin bir kriz ya da ucu açık bir süreç olarak tasarlanmasına neden olan artan dürtülerle savunma mekanizmaları arasındaki uyumsuzluktur. Dürtüsel uyanış latans dönemde küllenmiş olan ödipal sorunların alevlenmesi yanı sıra daha önceki evrelere ait çatışmaları da güncelleştirebilir. (anoreksiya nevroza, bulimia, madde kullanımı vb.) Bu çatışmaları çözmek için başvurulan ilkel savunma mekanizmaları (ayırma, inkar, yüceleştirme, değersizleştirme) sıklıkla psikotik ya da sınır görünümlü tabloların ortaya çıkmasına neden olur. Kimi zaman eyleme geçme çatışmaların zihinsel düzeyde yaşanmasından kaçınma yolu olarak ortaya çıkabilir. Ödipal duygular, ensest eğilimler yeni baştan yaşanırken delikanlı derin bocalamalara ve kaygıya kapılıp ailesinden uzaklaşma eğilimi gösterebilir. Henüz aile dışındaki ilişkiler cinsel açıdan pek güven, cesaret verici olmadığından delikanlının kendi kendini doyurmaya çalışması, düşlerinde yakınlarını görmesi, düşlemlerinde onlara cinsel duygular duyması doğaldır. En yakın çevresindeki karşı cinsten cinsel nesnelere yönelim yaparken bu dürtülerini bilinçdışında tutmaya çalışacaktır. Bu dürtüler zaman zaman kendilerini rüyada aktive ederken, zaman zaman flashbackler halinde zihne hücum edebilecektir. Bu yoğun çatışmanın etkisi altında suçluluk duygusundan intihara kadar gidebilecek tepkiler gösterebilecektir. Tüm bu sıkıntıları başarı ile atlatmış ve kendi cinsel kimliğinden emin olmuş bir ergen dışarıdaki karşı cinsten bir nesneye yönelecektir. Bu durumda tehlike daha azdır ve sağlıklı bir gelişimin işaretidir.
Cinsel kimlik formatının tamamlanması kültürden kültüre değişikliler arz edebilir. Ancak bizim gibi geçiş kültürü yaşayan toplumlarda bu dönem ergenler için çok daha ciddi sorunları ve çatışmaları barındırmaktadır, çünkü bizim toplumsal değer yargımıza göre bu evre flörtlükle sınırlı kalmalıdır. Yine ergenin yetiştirildiği aile kültür ortamıyla eğitim gördüğü kurumsal yapı arasında karşı cinse yaklaşım anlayışındaki tutarsızlık gençte çok ciddi bocalama ve bunalımlara neden olur. Genç, dalgalanan duygular, değişken düşünce ve eylemler içinde kolay anlaşılabilir biri değildir. Zaman zaman yalnız, kimsesiz ve güvensizdir.
Kimi ruhsal bozuklukların (psikozlar, nevrotik durumlar, kişilik bozuklukları gibi) kimi yatkın kişilerde duygusal ve düşünsel yönden böyle bocalamalı bir dönemde ortaya çıkmasını doğal görenler vardır. Önemli sorun uyum bozukluklarının gerçekten bu çağa özgü bir bocalama mı, yoksa daha derin ruhsal bir bozukluk mu olduğunun saptanmasındadır. Kimlik dönemeci ve kimlik karmaşasını ağır ruhsal bozukluklardan ayırt edebilmek için delikanlının dünyasını tanımak ve izlemek gerekir.
Bu dönemin amacı bağlanılan ve bağımlılık gösterilen ebeveynlerden ayrılmak ve olgun, aile dışı ilişkilere başlamaktır. Bununla ilişkili olarak olgun kişisel kimlik duygusu kazanılır ve kabul edilir. Sosyal beklentiler ile kültürel değerlerin yeni uyumsal bütünleşmeye olanak tanınmasıyla erişkin rolü biçimlenir. Önceki dönemlerin başarılı çözümü ve bütünleşmiş olması kişiliğin tam olarak olgunlaşmasını, doyumlu cinsel yaklaşım, kendiliğin bütünleşmesini ve sürekli kimlik duygusunu sağlar. Böyle bir kişi kendiliğin gerçekleşmesinde doyma ulaşır ve çalışma alanında, anlamlı amaçlarda ve değerlerde, sevgide, yaratıcılık ve üreticilikte başarılı olur.
Patolojik Özellikler:
Gelişimin bu döneminde başarılı çözümün elde edilmesindeki sorunlar çok yönlü ve karmaşıktır. Eğer ergenlik dönemindeki gelişmede, cinsel kimlik, sosyal etkinlik ve bağlanmanın sonlanması gibi çözümler olmamışsa eksiklikler görülür. Bu eksiklikler tüm psikoseksüel spektrumun kalıntılarının nedeni de olabilir. Daha önceki dönemlerde başarılı olmayan çözümler ve çeşitli dönemlerdeki saplantılar erişkin kişiliğinde patolojik görünümler doğurur.
Ergenliğin başarısız çözümü ile ilgili çok özel bir eksiklik kimlik karmaşasıdır. Karşı cins tarafından reddedilme, aşağılanma, dışlanma, hakarete maruz kalma, hatta saldırıya uğrama ergenin girişimci ruhunun kırılarak içine kapanık, değersizlik hislerinin ve yetersizlik duygularının oluştuğu bir kimlik bunalımına girebilir. Özellikle de aile ortamında saygın bir konumu bulunmayan, onanmayan ergende karşı cinsle ilgili girişimlerde başarısızlık kimlik krizi veya bocalamasına neden olacaktır, özgüven duygusu gelişmeyecektir. Burada ergen cinsel dürtülerini tatmin etmek için düşünce ve eylemlerinin büyük bir kısmını bu alana kilitleyebilir bu da ergeni realiteden uzaklaştırabilir.
Olgunlaşmış cinsel yaşamın getirmiş olduğu keyfi yaşayan ergen toplumsal yaşamındaki stres, bunaltı, değersizlik, yetersizlik ve başarısızlık duygularının getirmiş olduğu rahatsızlıktan arınmak için mastürbasyona ve pornografiye yönelebilir. Böylece stresin çözümü doğrudan cinsel hazla tedavi edilmeye çalışılacaktır. Bu da ergeni toplumsal yaşamdan uzaklaştıracak ve gerçekçi olmayan bir dünyaya mahkum bırakacaktır.
Bağımsızlığını kazanma ve bireysel kimliğini edinme yolundaki ergenle ailesinin yaşadığı çatışma yoğun ve şiddetli ise davranış sorunlarıyla birlikte, evden kaçma, erken evlilik, dini gruplara yönelme, okul reddi, ilaç/madde kullanımı gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu dönemde anne baba tutumu baskıcı ise ileri derecede öfke ve kızgınlığa, sevgiyi geri çekmek gibi duygusal cezalar kaygı düzeyinin yükselmesine yol açar. Bağırmak, küfretmek, aşağılamak gibi olumsuz uyarılar karşı gelme, dürtüsellik, antisosyal davranışlar, öfke ve kızgınlık duygularını artırır. Ergene aşırı değerler yükleme bireyselleşme yolundaki gelişimini olumsuz etkileyebilir. Ebeveynin otoriter, baskın tutumu ergenin kendi başına karar verme ve bağımsızlaşmasını sınırlandırır. Ergen ve ailesi arasındaki ilişkilere bakıldığında genelde ergenin bağımsız birey olma yolundaki çabalarının ketlendiği dikkati çeker.
Yorumlar
Yorum Gönder