Ana içeriğe atla

nevus 5

SONUÇLAR

Tablo 2 de gösterilen çıkarılmış pigmente lezyonlar çeşitli histopatolojik parametrelerin frekansı ve persantili değerlenlendirildi.yapısal parametrelerle ilgili olarak , sadece %29.4 lezyonda asimetri %75 inde lateral uzama ve zayıf sınır gösterildi.tüm lezyonların %41.5 inde melanositik hiperplazi vardı ve diğer melanositik hiperplazilerin %51 kesişme noktasına ulaşmıştır.anormal junktional yuva paterni vardı, lezyonların %31.5 inde junktionalyuva dağınıklığı vardı ve %28.5 inde füzyon bulunmaktaydı.konak yanıtı olarak tanımlanan; %60.8 de prevaskuler lenfositli lezyon, %8.1 band şekilli lenfoid infiltrat,%65.7 melanofaj, %44.1 belirgin vaskularite, ve %55.9 bazı fibroplazi formları bulunmaktadır.

Nükleer değişikliklerle ilgili olarak, yaklaşık olarak %25.2 nükleer büyüme görülmüştür, %22.1 hiperkromazi görülmüştür, %36.8 nükleer pleomorfizm, %9.8 belirgin nükleol.yukarıdaki skorlama sistemine göre vakaların %17 inde nükleer atipi tayin edilmiştir.
Yaklaşık olarak lezyonların %12-15 i epiteloid nevomelanosit ile ilişkili sitoplazmik değişiklikler göstermiştir,soluk bol sitoplazma, eozinofilik veya tozlu karekterdeydi.vakaların yaklaşık üçte birinde büyük melanin granülleri görülmüştür.vakaların sadece %2 inde görülen nadir mitotik aktiviteye rastlandı.
Sol sütundaki univaryat analizde her 16 özellikle nükleer atipi arasında ilişkiyi göstermektedir.odds rationun 1 den büyük olması bu yapısal ve sitolojik atipiyle beraber nükleer atipi daha yaygın görülmektedir, ve odds ratio 1 e eşitse ilişki yok demektir.örnek olarak histolojik incelemede asimetrinin odds ratio 1.2 olan olması hafif direkt ilişki olduğunu göstermektedir; ancak %95 güven limiti 1.0 kuşatmaktadır ve odds ratio 1 den farklı olmamaktadır.
Univaryat analiz belirli özelliklerle ilişkili nükleer atipiyi inceler.benzer bir değerlendirmede nükleer atipi her 16 özellikle ilişkili bulunmuştur, ve 16 özelliğin 11 de anlamlı olarak 1.0 den farklı bulunmuştu.

Bir çok özellik diğerleriyle kaçınılmaz olarak korelasyon göstermektedir.bundan dolayı değişken grublarının arasında en önemli bir veya iki değişkeni aradık.16 değişkeni beş gruba ayırdık (sınır, nevomelanositik hiperplazi, konak yanıtı, solar elastozis, sitoplazmik).”sınırlar” için iki değikenin hiçbirisi önemli değildi, bundan dolayı nükleer atipiyle güçlü korelasyon göstermektedir.multivaryat düzenlemesinden sonra ”nevomelanositik hiperplazi” için p<.05 de sadece iki önemli değişken kalmıştı:bazal melanositik hiperplazi ve junktional yuva düzensizliği.”konak yanıtı” grubu için melanofaj ve vazoproliferasyon kalmıştı.solar elastozis grubu kendikendine ve tekrar verilmesiyle istatistiksel anlamlılığı yoktu.”sitoplazmik” grubunda ise bol sitoplazma ve büyük melanin granüllerinin her ikisi istatiksel anlamlıydı.

Daha sonra sekiz değişkenli orta sütun multivaryat analizde test edildi.multi varyat analiz uygulandıktan sonra bu sekiz değişkenden üçünün istatiksel anlamlılığı yoktu(lateral uzama, solar elastozis, bol sitoplazma) (p>.10) ve bundan dolayı final modelinden çıkarıldı.bazal melanositik hiperplazi, junktional yuva düzensizliği ,melanofaj, belirgin vaskularite, ve melanin granüllerinin önemi final multivaryant analizinde devam etmektedir.ancak bu aşamada lenfoid yanıt ve fibroplazi önemi yitirmişti.orta sütüundaki subgrubun analizi ilerlediğinde buna işaret edilmelidir, basit stepwise modeli yapımında aynı sonuçlar eldeedilmişti.orta sütundaki gösterilenler tablo 1 in sağ sütununda ki final multivaryat için kritik değildir.

TARTIŞMA
“ailesel melanoma/displastik nevus sendromu” daha önceki raporlarda Klinik DN nin otozomal dominant geçmesi şeklinde tanımlanmıştı (17-21).klinik DN sı olan bireylerde melanoma gelişme riski yüksek bulunmuştur, haytın sekizinci dekadında %100 e yaklaşmaktadır(21).ailesel olmasının kavramsallaştırıldıktan sonra , hikayesinde ailesel olmayan melanomlu kişilere ilgi yoğunlaşmıştır(7).sonraki sınıflandırma şekli DN li bireyler ve onların melanom riski olmuştur, DN nin kişisel özgeçmişi ve soygeçmişi baz alınarak yapılmıştır(22). Sporadik melanomda DN nin tanımlanması diğer DN kategorilerinden daha iyiydi(9).böylece, ailesel olmayan melanoma ek olarak, ailesel olmayan melanomdaki DN nin çalışılması DN nin diğer yapısını daha iyi anlamaya katkıda bulunmaktadır.
Kazanılmış (nondisplastik) nevus ve melanoma arasındaki DN nin ara profilerasyon göstermesinin kanıtları birikmektedir.bu düşünceyi kliniksel(6,13,14), histolojik(6,13,14), morfometrik, sitogenetik(24,25), kaynaklar desteklemektedir.displastik nevus nondisplastik nevustan klinik olarak daha büyük ve daha irreguler olma eğilimindedir, ancak melanom kadar anormal değildir(6).benzer şekilde, .DN nın histopatolojik bulguları sıradan nevus ve melanom arasında kalmaktadır(6).morfometrik çalışmalar nevomelanositik olan DN nın normallere göre sitoplamik yarı çapları dah büyük olduğunu belgelemiştir, ancak melanomun yüzeyel yayılımındaki hücreler kadar büyük değillerdir.kazanılmış nevuslarda nükleer artış derecesini sitogenetik ve DNA anormalliği doğrulamaktadır(24,25) ve DN nın tanınmasında nükleer atipinin önemini vurgulamaktadır.
DN da histopatolojik bulgularıyla ilgili tartışmanın en önemli olanı, D nın tümu veya bazısında nükleer atipinin olup olmaması konusudur.bize göre, nükleer atipi teriminin tartışmasının dayanakları, farklı araştırmacılara göre farklı anlamlı olmakta ve kesin olmamaktadır.kesin olan şey yüzeyel yayılan melanom da görülen atipinin DN larda tam gelişiminin eksik olmasıdır(6). Diğer yandan, kazanılmış nondisplastik molle karşılaştırıldığında DN da en çarpıcı görülen değişiklik nükleusların hacim ve şekillerindeki varyasyondur(14). Bu pleomorfizm veya anizokaryozis morfometrik tekniklerle belgelenmiştir, ve kazanılmış nvusdan önemli biçimde farklı olduğu gösterilmiştir, yüzeyel yayılan melanomda görülen değerlere yaklaşmaktadır(24).hücresel varyasyonların parçası olarak, nadiren nukleus büyümekte ve hiperkromtize olmaktadır, ve bazıları belirgin nukleus sergilemektedir.bu nukleer değişimler devam etmemektedir, ve nükleerdeki farklılaşma melanoma yaklaştığı anlaşılabilir.
Bu raporda 12 histolojik yapısal özellik açısından incelenmiştir, bunlar nevomelo-anositik proliferasyonnın irregüler paterni ile birliktedir ve unuvaryat analizde konak yanıtı ile nükleer atipi birlikteliği önemlidir.simetri eksikliği ve lateral uzama daha az önemli olduğu çıktı.”omuz” fenomeninin kullanılması başarızlığa uğramıştır.bu sonuçlara göre DN için bu parametrelerin spesifitesi eksik olduğuyla sonuçlanır ve diğer tip kompound nevuslardada bulunmuştur.
Diğer değişkenlerin düzenlenmesinden sonra , bu özelliklerle ilişkili anormal intraepidermal nevomelanometrik profiferasyon paterni nükleer atipiyle önemli bağımsız ilişkiyi göstermeye devam etmektedir.bazal melanositik hiperplazi ve junktional yuva düzensizliği bunlar DN da görülen nevomelanositik proliferasyonun iki paternidir ve displastik nevusda bu her iki patern değişik derecelerde çakışmaktadır.böylece, bu sonuçlar önemli yapısal parametreler DN daki nükleer atipiyle yakın bağlantılı olduğunu düşündürmektedir.junktional yuvaların köprüleşme bulgusu multivaryat analizde önemi gösterilememitir ve junktional yuva düzensizlği ile bazal melanositik hiperplazi yakın birlikteliğini göstermektedir .
Konak yanıt parametreleri (lenfotik cevap, vaskuler belirginleşme, ve fibroplazi) univaryat analizinde nükleer atipiyle ilişkilidir, fakat multivaryat analizinde sadece vaskuler belirginleşme önemlidir.Dn nin tanısını destekleyen lenfoid yanıt ve fibroplazi bulgular tatışılabilir, bunlar tanı için zorunlu değildir.vaskuleritedeki artışın istatiksel anlamı tumör gelişimini ve anjiogetetik faktörlerin olası etkileriyle yakından bağlantılıdır.
Melanofajların univaryat analizde önemi yoktur, multivaryat düzenleme sonrasında önem kazanır. İlgi konusu olan multivaryat analizdeki nukleer anormallik güçlü ters korelasyonu vardır:bu bulguları açıklamak zordur.baziler tabakada atipik nevomelanositler yer almasıyla histolojik pigment üretim kaybıyla korelasyon olabilir,burada melanin sentezinin azalması ve keratinosit transferi vardır.
Solar elastozisteki bozuklukla Nükleer atipi arasında pozitif ilişkinin olduğunun gösterilmesi, kumulatif güneşe maruz kalmayla DN nin gelişmesinde korelasyonun olmaması fikrini desteklemektedir.benzer şekilde, bu ters ilişki uzun dönem güneşe maruz kalmanın bireyler DN dan korumadığını göstermektedir.ancak, güneş ışığı ve DN arasındaki ilişkinin açığa kavuşması için daha çok veriye ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, bu sonuçları multiple parametreler açısından yorumladık, DN nin tanısı için nükleer atipiyle objektif korelasyonu temel alındı.ayrıca, bize göre, intraepidermal nevomelanositik proliferatif anormali nükleer atipiyle uyumludur ve DN nin tanısında esastır ve DN için minimal zorunlu kriteri oluşturmaktadır.diğer yandan, bazı yapısal “omuz fenomeni” gibi kriterlerin önemi düşüktür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...