Ana içeriğe atla

Laktik asidoz

Laktik asidoz
Laktik asidoz (LA) kanda laktat konsantrasyonunun arttığı durumlarda görülen
anyon açıklı bir asidoz durumudur.
Tanı ve klinik bulgular: Genellikle altta yatan ciddi bir hastalığı bulunanlarda
görülen ve dokulara oksijen dağılımı ve kullanımının yetersizliğinden
kaynaklanan ağır bir metabolik asidoz biçimidir. Açlık durumunda tam kanda
normal laktat konsantrasyonu 0.4-1.2 mmol/l’dir. LA’da kan laktat düzeyi 5
mmol/l’nin üzerine çıkar, pH ise 7.30’un altına iner. Laktik asit birikimi laktat
yapımı ile kullanımı arasındaki dengenin bozulduğuna işaret eder.
Laktik asidozun iki tipi vardır. Tip-A LA’da dokulara oksijen dağılımının yetersizliğine
ilişkin klinik bulgular vardır. Şok, kalp yetersizliği, ağır hipoksemi
ve anemi, CO zehirlenmesi gibi durumlarda görülebilir. Tip-B LA’da ise dokulara
oksijen dağılımının yetersizliği ile ilgili doğrudan klinik bulgular mevcut
değildir. Bu tip LA laktat metabolizmasının bozulmasına bağlı olarak diyabet,
karaciğer hastalıkları, sepsis veya malign hastalıkların seyrinde, çeşitli ilaç ve
toksinlerin etkisi ile ya da nadir görülen doğumsal kusurlarda görülebilir. LA
biguanid kullanan diyabetiklerde görülebilen nadir bir komplikasyon olarak tanımlandığı
için, 1970’lerde bu grup ilaçlardan fenformin kullanımdan kaldırılmıştır.
Biguanidlerin mitokondri membranına bağlanarak aerobik metabolizmayı baskıladığı, bu sebeple metabolizmanın anaerob yöne kayarak laktik asit
üretimini tetiklediği ileri sürülmüştür. Bu grup ilaçlardan, günümüzde sıkça
kullandığımız metformin’e bağlı LA insidensi ise çok düşüktür (<0.003/1000
hasta yılı). LA vakalarının çoğu, aslında ağır karaciğer veya böbrek yetersizliği
bulunan, ağır hipoksi ya da perfuzyon bozukluğu olan, 80 yaşın üzerindeki
hastalardır.
Tedavi: Akut gelişen ağır LA’da prognoz, altta yatan hastalığa bağlı olarak
genellikle kötüdür. LA olguları yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilmelidir.
Alkali tedavisinin yararları konusundaki tartışma ve belirsizliklere rağmen, ciddi
ölçüde tip-B LA olan olgularda kan pH’sını yükseltmek için masif dozlarda
i.v. NaHCO3 kullanmak gerekebilir. Bu hastalarda ortaya çıkabilecek su ve Na+
yüklenmesini tedavi etmek için hemodiyaliz önerilmektedir. Hemodiyaliz ayrıca,
metformine bağlı LA’da ilacın uzaklaştırılmasını sağlar. Piruvat dehidrogenazı
uyaran, dikloroasetat (Carbicarb) gibi alternatif ajanların tedavide kullanımları
tartışmalıdır. En mantıklı yaklaşım, LA’ya yatkın tip 2 diyabetli hastalarda
riskli ilaç kullanımından kaçınmaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...