Ana içeriğe atla

ADOLESAN DÖNEMINDE DISMENORE-online tıbbi makale çeviri

ADOLESAN DÖNEMINDE DISMENORE
1. GIRIS
Dismenore, menstruasyonun hemen öncesinde veya mens esnasında alt abdominal bölgede ortaya çıkan, tipik kramp seklinde kronik siklik bir agrıdır. Atalarımız hayatları boyunca sadece 30-40 menstrual siklus görmüsken, günümüzde ortalama bir batılı kadın reprodüktif hayatı boyunca 400 siklus yasamaktadır. Menstruasyon gören kadınların yaklasık olarak %90’ının dismenoreden etkilendigi düsünülürse, bu konunun saglık ve sosyoekonomik açıdan önemi ortaya çıkmaktadır. Dismenoreli bayanların büyük çogunlugu tıbbi yardım aramamaktadırlar. Semptomları agır ve is aksamalarına yol açmasına karsın, bazı kadınlar agrıyı reddederek yardım talep etmezler. Normal oldugunu düsünebilir, kaderlerine “sabırla tahammül ederler” veya menstruasyonu kadınsı bir fonksiyon olarak görür, tedaviye karsı çıkarlar (1). Aile üyeleri, is verenler, okul sorumluları veya tıp uzmanları tarafından dismenoreli olgulara nadiren sempati ile yaklasılmaktadır. Pek çok kadın, özellikle de gençler, menstruasyon ile ilgili konuları tartısmaktan çekinmektedirler. Bazıları dismenorenin bir tedavisi oldugunu düsünmemekte ve “dinlen, sıcak su banyosu yap, lokal sıcak uygula, bitkisel çay iç” gibi önerileri duymak için doktora para vermek istememektedirler. Doktorunun veya patronunun menstrual agrıyı gerçek bir problem olarak görmeyecegini düsündüklerinden onlara güvenmeyebilirler ve fazlasıyla mesgul olan doktorunu önemsiz bir konu için rahatsız etmek istemeyebilirler (1). Kadınların çogu sekonder dismenorenin öneminin farkında degildirler. Endometriozis tanısı, menstrual agrının öneminin doktor ya da hasta tarafından algılanamamasına baglı 4-7 sene kadar gecikmektedir (2). Menstruasyonla iliskili semptomlar açısından adolesanların egitilmesinin, bunun yanında dismenoreli hastaları degerlendirmenin ve etkin bir sekilde tedavi etmenin, bu hizmeti sunanların önemli bir görevi oldugu unutulmamalıdır (3).
2. TANIM
Dismenore, menstruasyonun hemen öncesinde veya mens esnasında alt abdominal bölgede ortaya çıkan tipik kramp seklinde kronik siklik bir agrıdır. Primer dismenore, ovulatuar siklusların baslamasının ardından, genellikle menarsın ilk 6 ayında ortaya çıkar ve organik bir patoloji yoktur (4). Primer dismenorenin benign karakterine baglı olarak, iyi alınmıs bir öykünün haricinde tanısal bir bilgiye ihtiyaç yoktur (5). Primer dismenorede menstruasyonun baslamasıyla 1-4 saat içerisinde ortaya çıkan agrı 24-48 saat sürer. Bazı olgularda agrı menstruasyondan 1-2 gün önce baslar ve 2-3 gün devam eder. Künt bir agrıdan gerginlik hissi, kasılmalar ve tolere edilemeyen kolik tarzı agrıya kadar semptomlar degisim gösterir (6). Agrı suprapubik bölgede, belde veya bacakların arka kısmında hissedilebilir (5). Sekonder dismenore; dismenoreli adolesanların yaklasık %10’unda görülen ve pelvik anormalliklerle iliskili menstrual agrıdır. Konvansiyonel tedaviye cevap vermeyen siklik ve/veya siklik olmayan kronik pelvik agrı daha çok sekonder dismenore ile iliskilidir (3). Birkaç yıllık agrısız menstruasyonun ardından sekonder dismenore ortaya çıkar ve genellikle baska tıbbi veya jinekolojik duruma baglı olarak olusur. Patolojinin ekarte edilmesi için daha detaylı degerlendirme yapılmalıdır. Pelvik- abdominal kitleler (benign veya malign), endometriozis, kronik pelvik inflamatuar hastalık (PID) ve irritabl bagırsak sendromu (IBS), çöliak hastalıgı gibi gastrointestinal bozukluklar menstruasyonla iliskili agrıya neden olabilirler veya mevcut dismenoreyi siddetlendirebilirler (7-10).
3. PRIMER DISMENORE
3.1. Prevalans
Menstruasyon gören kadınlarda ki en yaygın jinekolojik problem primer dismenoredir. Medikal görüsme esnasında pek çok kadın, günlük aktiviteleri kısıtlansa dahi sikayetlerini bildirmemektedirler. Dismenore yakınması tüm kadınlarda %25’e, adolesanlarda %90’a varan oranlarda degismektedir (3,11,12). Sultan ve arkadaslarının (6) yaptıgı bir arastırmada, orta okul ve lise ögrencilerinden 14-18 yas arası toplam 4203 adolesan incelenmis olup, dismenoreye sahip adolesan prevalansı %21 olarak bulunmustur. Dismenorenin; vakaların %57’sinde her siklus, %28’inde sık (2 siklustan birinde) ve %15’inde bazen olustugu gözlemlenmistir. Olguların %26’sında dismenore ile iliskili memelerde hassasiyet, duygusal instabilite gibi premenstrual sendrom (PMS) bulguları saptanmıstır. Dismenorenin baslangıç yası menarsa göre ele alındıgında; %31’inde dismenorenin menarsı takip ettigi, %34’ünün 1. jinekolojik yasta, %19’unun 2. senede, %8’inin 3. senede, %4’ünün 4. senede ve %0,6’sının 5. senede ortaya çıktıgı bulunmustur. Dismenoreli ögrencilerin %35’inde menstruasyonun ilk gününde okul aksaması oldugu bildirilmis ve %39’unda aile öyküsü oldugu görülmüstür (büyükanne, anne, kız kardes). Olguların %24’ünde anne kız çatısması ve okul problemlerinden kadınlıgın ret edilmesine kadar psikolojik problemlerin oldugu saptanmıstır. Dismenoreli olguların % 29’unda analjeziklerin, %11’inde anti-inflamatuarların, %4’ünde kontraseptiflerin ve %4’ünde homeopatik tedavinin kullanıldıgı gözlemlenmis ve bu da adolesanların yarısından fazlasının dismenoreyi normal bir fenomen olarak gördügünü göstermistir (6). Yapılan epidemiyolojik bir çalısmada, Isveç’li kızların çogunlugu (%72) dismenore yakınması bildirirken, bu adolesanların yaklasık %15’i dismenorelerini siddetli olarak tanımlamıslardır (13). Amerika’daki dismenoreli adolesanlarda, siddetli krampları bulunanların hafif olgulara göre okuldan daha fazla geri kaldıkları ve okul aksamalarının %14 ile %52 oranları arasında oldugu bildirilmistir (11,14). Dismenoresi bulunan Avustralya’lı kızların yaklasık %53’ünde okul, spor ve sosyal aktivitelerinde kısıtlama oldugu gözlemlenmistir (15).Norveç’de 19 yas altı fabrika çalısanlarının %24’ü son altı ay içerisinde dismenore nedeniyle ise gidemediklerini ifade etmislerdir (16). Menstrual agrılı 17 ile 19 yasları arası kolejde ögrenim gören kızların %42’sinde en az bir aktivitede kısıtlama ve %25’inde en az bir sefer okul aksaması oldugu saptanmıstır (17). Yüksek dismenore prevalansına ragmen, pek çok adolesan ya medikal tedavi almamakta ya da yetersiz tedavi almaktadır. Klein ve Litt (14), Amerika’da 12-17 yas arası dismenoreli adolesanların %14’ünün ve agır dismenoreli olguların %24’ünün doktora basvurdugunu bildirmislerdir. Amerika’da 182 lise ögrencisini içeren örnekte, %73’ünde dismenore saptanırken, sadece %16’sının sikayetleri ile ilgili bir doktor veya hemsireyle temasa geçdigi gözlemlenmistir (18). Siddetli kramplardan ötürü okul veya is aksamaları yasayan adolesanlardan ise sadece %26’sı doktor ya da hemsireye basvurmuslardır. Adolesanların %68’i sikayetlerinin medikal yardımı gerektirecek kadar siddetli olmadıgını ve %20’si medikal tedavinin faydalı olmayacagını düsündüklerinden, %5’i pelvik muayene korkusu nedeniyle ve %3’ü ise nereye basvurması gerektigini bilmemelerinden dolayı yardım aramadıklarını ifade etmislerdir (18). Çogu adolesanın kendi kendine subterapotik dozlarda medikasyon aldıgı saptanmıstır. Adolesanlarda görülen dismenorenin %10 oranlarında endometriozis ve diger pelvik patolojiler sonucu olusacagınıda unutmamak gerekir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...