Ana içeriğe atla

ZİHİNSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ

ZİHİNSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ
1)DUYU- DEVİNİM DÖNEMİ (YAKLAŞIK 0-2 YAŞ)
Bebekte konuşma ve sembolik işlevler henüz gelişmemiştir. Bu dönemde bebek önce refleksleri ile hareket ederken 2 yaşa geldiğinde yavaş yavaş artık düşünmeye başlamaktadır. Bebekler çevreyi duyu organlarıyla öğrenirler ve çevre üzerindeki manipülasyonlarıyla motor işlevlerinde kontrol kazanmaya başlarlar. Öğrenmeler gittikçe artan ve gelişen şemalarla olur. Nesne ve kişiler gözünün önünde olmadığı durumlarda onları zihninde tasarlayamaz. (gözden uzak akıldan uzak) Bu evrenin bitişini belirleyen tasarımlama işlevinin ve dilin kazanılmasıdır. Yani nesne sürekliliğinin kazanılması artık bir sonraki döneme hazır oluşun işaretidir.
İlk 4 ayda nesneleri kendisinin bir uzantısı olarak algılar, 4. aydan sonra nesnelerin kendisinden farklı yapılar olduğunu fark etmeye başlasa da tüm olayların nedeninin kendisi olduğunu düşünür. (Benmerkezcilik= egosentrizim) 8. aydan sonra nedensellik dışsallaşmaya başlar, artık her şey ondan dolayı değildir. 18. ayda zihinde nedenselliği tasarımlamaya ve neden-sonuç ilişkisini çıkarmaya başlar.
a)I. Aşama (0-1 aylar): Reflekslerin Kullanımı
Ben ve diğer nesnelerin farkında değildir. Benmerkezcidir. İçgüdüsel dürtüleri ve doğuştan gelen duygusal tepkileri vardır. Dış dünya ile etkileşimini ve onun düzenlenmesini doğuştan getirdiği motor ve duyusal refleksleriyle yapar. 6-8 hafta dolaylarında doğrudan göz teması ve gülümsemeler dikkat çeker. Bu dönemde en temel iletişim aracı ağlamalarıdır. Ayrıca kumru gibi sesler çıkarmaya ve gıgıldamaya başlar. İlk 2 ay boyunca bebekte aktif olarak kendilik duygusunun oluşumu başlar. Dokunma, görme ve işitmenin gelişme göstermesi, baş-boyun kontrolünün sağlanmaya başlanması bebeğin çevre ile etkileşimini ve öğrenmesini artırır.
b)II. Aşama (1.-4. aylar): Birincil Devresel Tepkiler
İlk farkındalıkların olduğu aşamadır. Kendi bedeninin etkinliklerini beş duyusu aracılığıyla düzenler. El-ağız eşgüdümü, emme, yutma yoluyla farkındalık kazanır. Bebek deneme yanılma davranışı içinde rastlantı olarak yakaladığı ve başladığı hareketi durmadan tekrarlar. Bu hareketlerin odağı bedenidir ve düşünce yoktur, eylemler amaçsızdır. (başparmağı emme). Kol ve gövde hareketlerindeki gelişmeyle birlikte yakalama ve tutma davranışları başlar, yatar pozisyondan oturur pozisyona geçmesiyle de görüş etkileşim ve hareket alanı genişler. İşitsel algının artmaya başlamasıyla birlikte yenidoğan döneminde verilen refleks yanıtlar azalır, 3-5 aylık bebeğin işitsel uyaran karşısında aktivitelerini durdurma, aktivite başlatma, artırma gibi dikkati yansıtan yanıtlar verdiği görülür. Merak ve taklidin ilk ipuçları bu aşamada gözlenir.
Sosyal ilişkilerde duygu durumu ifadeleri çeşitlenir. İlk duygulanım kazanımı olur (neşe, üzüntü, hoşlanma, hoşlanmama). Keyif ve hayal kırıklığı eyleme bağlıdır. Henüz duygu olarak ayrıştıramaz.
c)III. Aşama (4.-8. aylar): İkincil devresel tepkiler:
Çevresinde bir olayı keşfedince ya da şans eseri bir olayı başlatınca onu devam ettirir. (üretme aşaması) Bu hareketler vücudu odak almaktan çok çevreyi tanımaya yöneliktir ve nesnelerin kullanılmasını gerektirir. Bebek çevreden yeni uyaranlar arayışı içinde olup hem çevreyi değiştirmek hem de kendi davranışının sonucunu görmek amacıyla eylem başlatır. Daimi bir istemlilik artışı olur. 6-7. aylarla birlikte bilgi-işlem süreci başlar; bu dönemde duyusal gelişim, düşünce oluşumu, erken bilişsel gelişim hızlanır ve bebek anneyi anne olmayanlardan ayırt etmeye başlar. Bu dönemde belirginleşen yabancı kaygısı 8-10. aylar arasında ayrılık kaygısıyla binişir. Bu aşamada 6-7. aylardan itibaren ilkel sınıflandırmaların öncülleri gözlenir. (oyuncağı düşünce yerde araması gibi) Bir şeyi görmese bile var olmaya devam edebileceğini anlamaya başlar. 6-8 aylık dönemde dinleme ve araştırma en sık verilen yanıttır ve ilk yılın ikinci yarısından itibaren bebek uyaranın yerini belirlemeye başlar. Anne-bebek etkileşiminde çok önemli bir yer tutan bağlanma 5-12. aylar arasında oluşmaya başlar ve yabancı ve ayrılık kaygılarının gelişimi bağlanmanın bir yansıması olarak ele alınır.
d)IV. Aşama (8.-12. aylar): İkincil Şemaların Eşgüdümü:
Amaçlı eylem yapmaya başlar. Basit sorunları çözmeye başlar. Bilinen şemaları yeni problemlere uygular. 9. Aylarda bebek istek ve duygularını diğerleriyle paylaşmaya ve deneyimlerinin farkına varmaya başlar. Taklit etme davranışı gözlenir. Bu dönemde amaçlı iletişim, jestlerin ağırlık kazanması, taklit, bir sembol olarak nesne isimlerinin kavranması görülür. Motor gelişme yönünden emekleme, ayaklanma başlar, öğrenme ve dil gelişimi hızlanır.
Şema ben ve ben olmayan şeklinde ayrılmaya başlar. Araçlar ve sonuçlar net bir şekilde ayırt edilir. Nesne sürekliliğinin ilk işaretleri görülür. Nesne sürekliliği gelişmesinin ön belirleyicileri görülür, nesnenin kendi dışında da var olabileceği düşüncesi başlar. Oyuncağı gözünün önünde saklanırsa bulabilir. Ancak başka yere saklansa ilk bulduğu yerde arar. Duygulanım bir şeyi elde etme/etmeme ya da kasıtlı eylemlerle ilişkilidir. Başarı/başarısızlık ilk kez hissedilir. Başkalarının duygulanımını fark eder. Sayı kavramıyla ilgili ilkel ilişki gelişmeye başlar
e)V. Aşama (12.-18. aylar): Üçüncül Devresel Tepkiler:
Etkin deneyler yaparak öğrenmeye başlar. Üçüncül sirküler hareketlerle yeni nesneleri ve olayları tanımada yani başka deyişle yeniliği merak etme aktif deneme yanılma yoluyla hedefe ulaşmanın yeni yollarını bulur. Yeni deneyimler arar. Kendine özgü ilgi çekici davranışlar yaratır. Nesneler ve kendisi arasındaki ilişkinin farkındadır. Kendisini nesneler arasındaki bir nesne olarak algılar. Saklanan oyuncağı saklanma sırasında görürse nerde saklanırsa orda bulur. Nesneyi en son gördüğü yerde arar. Gözü ile izleyemezse ilk gördüğü yerde arar. Bebek şu gerçeğin farkına varır: Bir nesne uzamsal olarak yer değiştirse de hala devamlılığını koruyabilir.
f)VI . Aşama (18.-24. aylar): Düşüncelerin Başlangıcı:
Tasarımlama oluşur. Nesne sürekliliği kazanılmıştır. Olmayan nesneleri imgeler. Sembolik düşünce oluşur ve nesnelerin sembolik tasarımını kullanır. Nedenselliği tasarımlayabilir, neden-sonuç ilişkisini kurmaya başlar. Bir nesne yardımıyla diğerine ulaşmaya çabalar. Ertelenmiş taklit oluşur. Bir gün önce gördüğü bir çocuğun ağlamasından etkilenerek aynı biçimde taklit etmeye başlar. Açık eylemden örtülü soyut betimlemeye geçiş olur. Çocuk yakın çevresinde bulunmayan nesneleri betimlemek için soyut sembollerden yararlanabilmektedir. (soyut sembolik şekil aracılığıyla) Nesne sürekliliği tam olarak gelişmiştir. Uzamsal olarak yeri değiştirilmiş nesneyi en son saklandığı yerde değil, en son gözden kaybolduğu yerde arar. Gözleriyle izlemese bile zihninde nesneyi canlandırarak bulabilir.
Duyu-devinim döneminin en temel kavramı nesne sürekliliğidir. Yaklaşık 8 ay civarında (4. aşamada) ortaya çıkar. Daha küçük bebek gözüyle görmediğini zihninde tutamaz, görüş alanından çıkan nesneyi aramaz.
Duyusal motor dönemin sonlarına doğru sembolizasyona doğru aşamalı bir geçiş görülür. Bebek çevreye uyumunu artırabilmek için var olan tepkilerini tekrarlar.
2)İŞLEM-ÖNCESİ DÖNEM (2-7 YAŞ)
Çocuğun dili kullanmasıyla başlar ve bu dönemin sonunda dili amaca yönelik kullanır. Çocuk dilini geliştirmiş, sembol kullanımını geliştirerek artırmıştır. Sebep-sonuç ilişkisini mantığa dayandırmadan görünür koşullara göre kurar, anlık düşünce işleyişi vardır. Kavrama basit ve sınırlıdır. Nesneleri adlandırır fakat sınıflayamaz, olayları mantık yoluyla birleştiremez. Nesneyi işlevi açısından değerlendirir örneğin bisiklet binmek için, çukur kazılmak içindir. Değer yargılarını, ahlak kurallarını kavrayamaz. Bu dönemde en temel kazanım problem çözme becerisinin gelişmesidir. Bu dönem sürecince sırasıyla ertelenmiş taklit, simgesel/hayali oyun, resim çizme, zihinsel imgelem, akıl yürütme/usa vurma, bellek ve konuşma dili gelişir. Ertelenmiş taklit göz önündeki modelin ortadan kaybolmasından sonra ortaya çıkan taklittir. Önceki dönemde gördüğünü taklit edebilirken, burada artık gördüğü şeyi içselleştirmiş, zihninde o imgenin (artık nesnenin değil) sürekliliğini sağlamış ve eylemi kendisi yapmıştır. Bu beceri zihinsel tasarlamanın, simgesel oyunun ve dil kazanımının öncülüdür. Tüm bu eylemler taklide dayalıdır. Simgesel oyun çocuk oyunları içinde en önemli aşamadır ve en üst noktadır. Çocuk gerçeğe uyum sağlama yerine, gerçeği kendi zihinsel yapısına özümler bu da simgesel oyunla gerçekleşir. Taklit dış gerçeklere (önündeki modele) uymayı getirir. Oyunda ise çocuk nesneleri, olayları, kişileri kendi zihinsel yapısı içine taşır, bir anlamda dış dünyayı zihninde kendi oluşturur. Önceki dönemde oyun türü alıştırma oyunu olup herhangi bir simge ya da oyun yöntemi içermeyen alınan hazzı devam ettirmek için tekrarlanan hareketlerdir. Simgesel oyun 2 yaştan sonra konuşmanın başlamasıyla ortaya çıkar. Oyuncak nesnesini kendisinin yerine koyabilir, nesneleri farklı amaçlar için kullanabilir ve artık tek bir eylemi taklit etmek yerine –mış gibi yaparak bir dizi eylemi bir araya getirip küçük senaryolar yaratabilir. 4 yaşından sonra ise simgeler yerini sosyal olarak öğrenilen ve etkileşime dayalı olan kurallı oyunlara bırakır. Oyunda gelinen son aşama ise daha büyük yaşlarda ortaya çıkan yapı oyunlarıdır. Resim çizme, zihinsel imgelem, bellek ve konuşma taklit ve simgesel oyun üzerine kurulan yapılardır.
a) Kavram Öncesi Dönem (2-4 yaşlar)
Bu aşamada dil yetenekleri ve sembol oluşturma becerisi gelişir. Belirteçleri (objelerin yerine geçen kelime ve imgeler) anlamlardan (kelime ya da imgelerin ima ettiği algılanamayan durumlar) ayırt etmeye başlar. Şu gerçeğin farkına varır: bir nesne uzamsal olarak yer değiştirse de hala kendi devamlılığını koruyabilir. Sembolik işlev çocuğun geçmiş deneyimini şimdiki durumlara uygulamasına olanak tanır. Modelleme gittikçe daha az belirgin olur ve artan biçimde içselleştirme olur. Oyun esnasında hayal gücü ortaya çıkar. Yine de düşünce biçiminin iki kısıtlılığı vardır: Cansız nesneleri duyguları, istekleri olduğunu düşünür. (ay dede onu yukarıdan izler) Diğer kısıtlılık ise benmerkezci düşüncedir. Kendi düşüncesinden, bakış açısından başka başkasının düşüncesi ya da farklı bir bakış açısı olduğunun farkında değildir. Diğer insanların da onun gözüyle gördüğünü zannetmektedir. (kendi zihninde varsa başkasının da zihninde vardır.) Kendini diğer kişinin yerine koyma yetisine sahip değildir. Yani kendisini eleştiremez. Kendisi dışındaki olguların sembolleriymişcesine davranma yetisi gelişir. (süpürgeyi at olarak kullanabilir) Suncretism; birbirinden farklı şeylerin aynı kümelerde toplanmasıdır. (mutfaktaki tencere, bisküvi, paspas vb bir gruptur) Kavram öncesi düşünce aynı zamanda odaklaşma eğilimindedir. Bir sorunun çok yönlü boyutu ele alınamaz.
Sezgisel Aşama (4-7 yaş)
Çocuk devamlı kavramsallaştırma yeteneğini geliştirir. Sıralama, sınıflama gibi işlemleri yapmaya başlar. Ancak gerçeği kavrayamadığı için neden bu şekilde yaptığını bilmez, başarılı eylemi tamamen sezgiseldir. Parça-bütün ilişkisini kavramakta zorluk çeker. Bir nesnenin şekli ya da fiziksel görünüşü değiştiğinde bazı niteliklerinin (ağırlık, uzunluk, sayı, hacim vb) aynı kalacağını kavrayamaz. (Korunum İlkesi) Zihninde yapılan işlemi, düşünceyi tersine çevirmeyi henüz öğrenememiştir. (Tersine Çevrilebilirlik İlkesi), yani tek yönlüdür. Bir seferde yalnızca bir şeye örneğin iki kabın görünüşündeki farklılığa odaklanır.
Miktarın sürekliliği ve sayının korunumu 5-6, ağırlığın korunumu 7-8, hacim korunumu ise 10-11 yaşlarından sonra kazanılır.
Bu dönemin sonuna doğru yargıya sadece önündeki görsel malzemeyle değil, o görüntünün diğer özelliklerini de dikkate alarak varmaya başlar. Düşünce biçimi içindeki önceden kazanılmış bilgiler algısını etkiler. Bu dönemde algı ve kavramsal yargı, kavramsal düşünme biçimi gelişir. Bu döneme damgasını vuran kavram decentering denilen odaktan/merkezden uzaklaşmadır. Yani dönemin başında algı tek bir noktaya odaklanmışken, dönemin sonuna doğru başka özellikleri de fark eder ve tek bir yere odaklanmaktan uzaklaşır. Nesne hareketinin, kendi konumunun, grup içindeki benzerlik ve farklılıkların algıda değişime neden olabildiğini öğrenmektedir.
Bu dönemde görülen akıl yürütme/usa vurma dört şekilde karşımıza çıkar.
1)Bağdaştırma; birbiriyle ilgisi olmayan iki şeyi bir arada düşünmedir. Her şey diğer her şeyle bağlantılıdır. (syncretizm)
2)Bitiştirme; aralarında neden-sonuç ilişkisi olan iki olayı sadece bir araya getirmesi, ilişkiyi göz ardı etmesidir. Neyin neden neyin sonuç olduğu çok önemli değildir.
3)Sıralama; nesneleri sayıları ya da başka özelliklerine göre sıraya koyma, aralarındaki fark ilişkisini algılayıp buna göre işlem yapabilme becerisidir. Sıralama yapabilmesi için işlemin somut, nesnelerin gözünün önünde olması gerekir.
4)Parça-bütün ilişkisi kurma; çocuk bütünü ve parçayı ve aradaki ilişkiyi zihninde canlandıramamaktadır. Çünkü parça ve bütünü eş zamanlı düşünememektedir.
Çocuk artık zihinsel işlemler üretebilmektedir. Zihinsel işlemleri üretebilmek için sınıflama ve koruma becerileri gelişir. Sınıflama becerisiyle çocuk zihninde nesne ve kavramları bir araya getirebilir. Koruma becerisi ise belli bir nesnenin şekil değiştirse de aslında kaybolmadığını fark edebilme yetisidir. Nesnelerin biçimleri değişse de niteliksel ve niceliksel olarak sabit kalabileceklerini kavrayabilme yeteneğidir. Bu beceri sonucunda çocuk nesnelerin tersine çevrilebilir olduğunu da kavrar.
3) SOMUT İŞLEMLER DÖNEMİ (7-11 YAŞ)
Piaget ergen gelişiminin biyolojik ve genetik değişkenlerle çevrenin etkileşimi sonucu olduğunu söyler. Bu dönem soyut, mantıksal, sistematik ve sembolik düşünce dönemidir.
Mantıksal düşünüşün temelleri atılır. Çocuk algıya dayalı değişimlere rağmen niceliğin değişmeden kaldığı fikrini kavrar. Sayı kavramı yanı sıra sıralama ve sınıflama kavramlarını da kazanmaya başlar. Bir sınıfa ait olan nesnelerin bir başka sınıfın alt dizisi olabileceğini anlar (köpeklerin hayvanlar sınıfında olması gibi) Korunum tamamen kazanılmıştır.
Somut işlemlerin ortaya çıkmasıyla beraber çocukta ahlak kavramı da gelişmeye başlar.
Olayları diğer insanların gözünden görmeye başlar.
Zihinsel işlemlerden biri olarak tersine çevrilebilirlik ilkesi gelişir. Artık aynı hacimdeki ince uzun kapla geniş kap arasında hacim olarak fark olmadığını bilir.
İlişkisel terimleri kullanma yeteneği gelişir. İhtimali göz önüne alma veya gelecekteki olaylara ya da durumlara değinme daha çok faaliyet alanı ile kısıtlanmıştır. Bu değişiklikler, çocuğun cinsiyet anlayışında, sayı kavramının gelişmesinde, mekan ilişkilerinin kavranmasında kendini gösterir. Dönemin sonlarına doğru çocuk hız ve zaman, şans ve olasılık kavramlarını öğrenmeye başlar. Kurallı oyunlar, sosyal rollerin karşılığı (ben, kardeşimin kardeşiyim gibi) ortaya çıkar.
Somut işleme becerisi sonucunda ortaya çıkan mantıksal işlemler okuma, yazma ve matematik becerilerinin ortaya çıkmasına olanak sağlar. Sosyal ilişkilerin kurulması, grupların, oyunların ve kuralların oluşması da ancak mantıksal işlemler çalıştığında gerçekleşebilir. Bu gelişim döneminde çocuk sonlanma, evrensellik ve ölümün kaçınılmazlığı gibi kavramlarla yüzleşir. Kurallar, anlaşmalar, kısıtlamalarla yüzleşme bu dönemde çocuğun özellikle birtakım kurallar, çocuğun kendine özgü düzenler, titizlikler ve ritüeller geliştirmesine yol açar. Uğurlu sayılar, büyülü ritüeller, eşyaları çift tutma, koleksiyonculuğun başlaması bu dönemin özellikleridir.
4)SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ (11-15 YAŞ)
Bu dönemin en genel niteliği gerçeğin tüm olasılıklar dizisinden sadece bir tanesi olduğunu kavrayıştır. Düşünce önerme niteliği taşır ve önermeler arasındaki mantıksal ilişkileri kurar. Artık varsayımlar üzerinden de işlem yapabilir. Zihinsel gelişim soyut işlemlere geçer ve artık erişkin dünyasıyla tam bir iletişim içine girmeye hazırdır.
Soyut işlemler dönemindeki bir birey belli bir sorunu çözmek için kombinasyonel analiz kullanabilmektedir. Bu dönemde düşünce mekanizmaları ile zihnin meşgul edilmesi soyut işlem dönemindeki bilişsel işleyişin başlıca özelliği olarak görülmektedir. İmgeler düzeyinde bir aşama ötesine düşünce düzeyine ulaşır. Gerçeklikler kadar olasılıklar üzerinde düşünebilir, genel kurallar, ilkeler ve kuramlar geliştirebilir. Erişkin gibi tüme varım ve tümden gelim düşünce tarzında her iki tür akıl yürütmeyi kullanabilir. Dünyadaki farklılıkları anlamaya ve varoluş, gerçek, adalet ve ahlak gibi kavramlar üzerinde durmaya başlar. Olmamış bir olayı düşünebilir, matematik becerileri gelişmiştir, olasılık ve oran hesaplayabilir.
Birçok ergen ve hatta erişkinin soyut işlemler dönemini tamamlayamadıkları yaygın bir görüştür. Her birey soyut işlemleri tam anlamıyla geliştirmeyebilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON tıbbi istatistik

ÖRNEKLEME VE RANDOMİZASYON Ara ş t ı rman ı n amac ı , bir gruptaki gozlemlerden topluma genelleme yapabilmektir. Orne ğ in yeni bir antihipertansif ilac ı n etkinli ğ ini tum hipertansiflerde denemek olas ı de ğ ildir. Bu amacla yap ı lan bir ara ş t ı rmada bir grup hipertansif hasta uzerinde bu ilac ı n etkisi denenir ve sonuclar genellenir; yani “bu ilac hipertansif hastalarda kan bas ı nc ı n ı du ş urmede etkilidir (ya da de ğ ildir)” denir. Cal ış maya al ı nan deneklerin olu ş turdu ğ u gruba orneklem (sample) , bu grubun temsil etti ğ i topluma evren (population) ad ı verilir. Yukar ı daki ornekte cal ış maya al ı nan hipertansif hastalar orneklemi olu ş turmaktad ı rlar. Bu cal ış man ı n temsil etti ğ i evren ise tum hipertansif hastalard ı r. Bir cal ış man ı n sonuclar ı , yaln ı z cal ış ma ornekleminin temsil etti ğ i evrene genellenebilir. ÖRNEKLEME Bir y ı l boyunca Ankara’da hastaneye yatan hastalar ı n tan ı lara gore da ğı l ı m ı n ı o ğ renmek ...

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ

AĞRININ ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ PERİFERAL RESEPTÖRLER Ağrı bilinç durumu ile ilişkili duyusal ve duygusal bir deneyimdir. Bir bireyin ne düzeyde ağrı hissedeceği hoşa gitmeyen uyaranların oluşturduğu ağrı uyarısı ve bu ağrıyı düzenleyen süreçlerin birbirleri ile etkileşimlerinin sonucudur. Ağrı deneyimini, nosisepsiyondan ayırt etmek önemlidir. Ağrı deneyimi hoşa gitmeyen uyaranların, ağrı şekline dönüşümünde görev alan nöral süreçleri tanımlar. Ağrı ve doku hasarı arasındaki ilişki çoğu hasta ve hekim tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Daha fazla doku hasarının daha yoğun ağrı hissi uyandıracağı varsayımı sezgiseldir: inatçı ağrısı olan hasta zaman içinde ağrı şikayeti üzerine yoğunlaşır ve muayene eden hekim bu ağrı şikayetine yol açabilecek herhangi bir bulgu genellikle bulamaz ve hasta gözünde güvenilmez hale gelir. Doku hasarı derecesi ile ağrı şiddeti arasında basit bir doğrusal ilişki olmadığının anlaşılması ve ağrı deneyiminin karmaşıklığının ve birçok etkenden etkilendiğinin ...

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ

8)EGO BÜTÜNLEŞMESİ YA DA UMUTSUZLUK DÖNEMİ Psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik Yaşlılık dönemini kapsar. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. Benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. Olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. Ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. Benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. Bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştiril...